SON DAKİKA

Araba yıkamak vatana ihanet sayılabilir

Hakan Özbay 23 Ara 2025

Hani meşhur bir söz vardır; "Kel başa şimşir tarak" diye. Bizim memleketin su yönetimi de son günlerde tam olarak bu kıvamda.

Geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin su konusundaki en yetkin isimlerinden biriyle, Su Politikaları Derneği Başkanı Sayın Dursun Yıldız ile bir röportaj yaptım. Konu ciddi; başlıklar ağır: "Türkiye iki yıl üst üste kuraklığa dayanamaz!"

Tam "Hocam ne yapacağız, barajlar kuruyor, çiftçi perişan" diyecek oldum, ofisten bir titreme sesi geldi. Meğer Dursun Hoca soğuktan titriyormuş. Neden mi? Çünkü Türkiye’nin su politikalarına yön vermesi gereken derneğin ofisinde sular kesik! Su olmadığı için kombi çalışmıyor, kombi çalışmadığı için petekler buz.

Buyurun buradan yakın... Pardon, yakamıyoruz çünkü kombi çalışmıyor!

Bu durum, Aziz Nesin hikayesi değil, bizzat 2024 Türkiye'sinin gerçeği. Düşünebiliyor musunuz? Ülkenin su geleceğini kurtarmaya çalışan adam, ofisinde elini yıkayacak su bulamıyor. Bu, kelin ilacı olsa kendi başına sürmesinden de öte bir durum; bu, eczanenin yanması gibi bir şey!

Duvar yıkılmadan ustayı çağıran yok

Dursun Hoca, sohbetimizde Çin’den bir atasözüyle durumu özetledi: "Duvar yıkılmadan duvarcı hatırlanmaz."

Bizim bürokrasi de tam olarak bu modda çalışıyor. Barajda su seviyesi %20'ye düşmeden kimsenin aklına "tasarruf" gelmiyor. Ne zaman ki dibi görüyoruz, o zaman ekranlarda kamu spotları dönmeye başlıyor: "Diş fırçalarken suyu kapatın."

Yahu mesele benim diş fırçalamamla çözülecek olsa, söz veriyorum dişlerimi hiç fırçalamam! Ama Sayın Yıldız’ın dediği gibi, suyun %75’ini tarımda vahşi sulamayla harcıyoruz. Biz evde damlatan musluğu tamir ederken, tarlada kaçak kuyulardan çekilen sularla ülkece "havuz problemi" çözmeye çalışıyoruz. Havuzun altı delik, biz üstten bardakla su ekliyoruz.

İstanbul’un “çatlak” prensi Melen

Gelelim İstanbul’a... Hani şu "İstanbul’un su sorununu 2071’e kadar çözecek" denilen meşhur Melen Projesi'ne.

Dursun Hoca acı gerçeği bir kez daha yüzümüze çarptı: "Melen Barajı su tutamıyor çünkü gövdesinde çatlak var."

İstanbul’un Avrupa yakası susuzluktan kırılma riskiyle karşı karşıya, bizim kurtarıcı projemiz kendisi "ilgiye muhtaç" durumda. Bir baraj yapıyoruz, su tutması gerekirken, o bizden "ilgi" bekliyor. Milyarlarca liralık yatırım, "teknik bir hata" yüzünden devreye giremiyor. İstanbul’un su güvenliği, bir mühendislik hatasının ve yönetimsel öngörüsüzlüğün çatlağına sıkışmış durumda.

Veri var mı? Yok. Su var mı? O da yok

İşin bir diğer trajikomik yanı da "Veri Gizliliği". Üniversiteler çalışmak istiyor, veri yok. Akademisyenler analiz yapacak, kurumlar "Devlet sırrı" muamelesi yapıyor. Alt tarafı yağış ve debi verisi isteyecekler, nükleer kodları değil! Dursun Hoca’nın dediği gibi, "Karanlıkta göz kırpıyoruz."

Sonuç olarak;

Kasım ayı yağışları %50 azaldı. Önümüzdeki kış da kurak geçerse, seneye bu zamanlar duş almak lüks, araba yıkamak ise vatana ihanet sayılabilir.

Biz hâlâ su yönetimini "Yağmur duasına çıkmak" ile "Vanaları kısmak" arasına sıkıştırmış durumdayız. Oysa çözüm belli: Dursun Hoca’nın "Yasa-Kasa-Kurum-STK" formülü.

Ama önce şu Su Politikaları Derneği’nin suyunu bir açın Allah aşkına! Adamcağız donarak değil, çalışarak bizi kurtarsın. Yoksa yakında susuzluktan kuruyup gideceğiz, arkamızdan da "Su gibi aziz olsunlar ama yönetemediler" diyecekler.