Avrupa'nın makas değişimi
Eylül ayının ilk haftası, Brüksel'de toplanan "Avrupa Birliği Liderler Zirvesi"nden çıkan mesajlara baktığımızda, Avrupa Birliği'nin pusulasının net bir şekilde "ekonomik güvenlik" ve "savunma harcamaları" yönüne döndüğünü teyit ediyor.
Küresel ticaretin parçalanmaya yüz tuttuğu, jeopolitik risklerin her zamankinden daha somut olduğu bir dönemde, bu zirveyi sadece bir "siyasi toplantı" olarak okumak büyük hata olur.
Ekonomi kürsüsünden bakıldığında, Zirve'nin ana teması olan savunma ve güvenlik, artık bir gider kalemi değil, gelecekteki büyüme ve rekabetçiliğin ön koşulu haline gelmiş durumda. Liderlerin, “ortak savunma fonları” ve “AB içindeki askeri sanayi kapasitesini güçlendirme” yönündeki kararlılığı, uzun vadede üye ülkelerin bütçeleri üzerinde ciddi bir baskı oluşturacak. Ancak bu baskı, aynı zamanda “yeni bir yatırım döngüsünün” de habercisi olabilir. Savunma teknolojileri, siber güvenlik ve uzay araştırmaları gibi alanlarda yapılacak devasa kamu harcamaları, Avrupa'nın teknoloji ve inovasyon motorunu yeniden çalıştırma potansiyeli taşıyor.
Ancak, madalyonun diğer yüzünde, Komisyon'un sonbahar ekonomik tahminlerinde görülen “büyüme hızındaki düşüş” endişe verici. Özellikle Almanya ve Euro Bölgesi'nin lokomotif ekonomilerindeki yavaşlama, sıkılaşan para politikalarının ve yüksek enerji maliyetlerinin faturasını ödediğimizi gösteriyor. Zirve'de göç ve genişleme gibi önemli konular ele alınmış olsa da, temel ekonomik sorunlara yönelik “derin yapısal reformlar” konusunda somut ve radikal bir adım sesi duyulmadı.
Göç meselesine gelince; liderlerin sınır kontrollerini güçlendirme ve bölgesel tahliye merkezleri fikrini araştırmaya yönelik kararlılıkları, yasa dışı göçün maliyetini düşürme hedefi taşıyor. Ancak unutulmamalıdır ki, göçmenlerin entegrasyonu ve işgücü piyasasına katılımı, azalan ve yaşlanan Avrupa nüfusu için kritik bir “ekonomik fayda” sunuyor. Sadece “mücadele” üzerine kurulu politikalar, potansiyel ekonomik katkıyı göz ardı etme riskini barındırıyor.
Küresel ticaretin parçalanması riski, Zirve'nin örtülü ama en kritik ekonomik başlıklarından biriydi. ABD ile artan ticaret gerilimleri ve Çin'in sübvansiyonlu ürünlerinin Avrupa piyasalarını zorlaması karşısında AB, "stratejik özerklik" arayışını hızlandırıyor. Bu, kritik sektörlerde yerel üretimi teşvik etmek anlamına gelse de, aşırı korumacılığa kayma tehlikesi de içeriyor. Eğer bu özerklik arayışı, serbest ticaretten tamamen kopuk bir içe dönüklüğe yol açarsa, Avrupa ekonomisinin uzun dönemli rekabet gücü ciddi yara alacaktır.
Demografi, istihdam beklentilerini yeniden şekillendiriyor. Bebek patlaması kuşağının emeklilikleri ve göçün yavaşlaması, 2026 yılına kadar ABD'de aylık sadece 40.000-50.000 iş artışının istikrarlı bir işsizlik sağlayabileceği anlamına geliyor. Bu rakam, geleneksel 150.000'lik kıstasın çok altında, biliyorsunuz. Bir de kapanma söz konusu olunca bu evdeki hesap çarşıya pek uymayacak gibi görünüyor. Bunların sonunda da dünyada gelişme yolunda ilerlemeye çalışan ülkelerin ekonomileri bir türlü yerine oturmuyor. 2025 yılında jeopolitik manşetlerin hakim olmasına rağmen, sürdürülebilir finans ivmesi devam ediyor ve borç ihraçları 2024'te üst üste beşinci yıl 1 trilyon doları aştı. Özel nitelikli finans, 2020'den bu yana on bir kat büyüyerek 2024 yılına kadar 100 milyar doları aştı. Bakalım bu yıl bizi hangi sürpriz rakamlar bekliyor olacak. Unutulmamalıdır ki, Tarımsal gıda için iklim finansmanı 2019'dan bu yana %300 arttı ancak gıda sistemlerinin dönüşümü yıllık 1,1 trilyon dolar gerektiriyor.
Sermaye somut sektörlere akıyor: Tarımsal gıda için iklim finansmanı 2019'dan bu yana %300 arttı ancak gıda sistemlerinin dönüşümü yıllık 1,1 trilyon dolar gerektiriyor.
Anlayacağınız, Avrupa sanayisinin rekabet gücü ve Avrupa'daki yüksek, hatta aşırı yüksek düzenleme seviyesi önemli konu olarak karşımızda dimdik duruyor. Bir diğer konu ise, Ukrayna'ya karşı savaş hakkında verilecek karar. İşte Avrupa bu durumda Eylül Zirvesini yaptı. Avrupa'nın yeni ve riskli bir çağa girdiğinin siyasi tescili oldu. Artık ekonomi ile güvenlik iç içe geçmiş durumda. Avrupa'nın geleceği, sadece mali disiplinle değil, aynı zamanda “ortak ve verimli savunma harcamalarıyla” inşa edilecek. Bu durum ülkemizi de çok yakından ilgilendiriyor.
Güvenlik her şeyin önünde. Şimdi sıra, bu büyük hedeflere ulaşmak için gereken ekonomik reformların ve yenilikçi yatırım mekanizmalarının hayata geçirilmesinde. Ulus devletler için bu çok önemli bir konu. Anlattığım konuların Avrupa'nın üretim bantlarına ve finans merkezlerine ne kadar hızlı yansıyacağını yakından izlemeye devam edeceğiz.