Gazze ateşkesi barış mı, yoksa bahanesi hazır bir savaş mı?
Gazze'de sağlanan geçici ateşkes, bölgedeki sessizliği barışın değil, taktiksel bir bekleyişin habercisi haline getirdi.
Hamas’ın 20 canlı rehineyi teslim etmesiyle başlayan süreç, yüzeyde diplomatik bir başarı gibi görünse de sahada tansiyon düşmedi. İsrail’in odağı, hâlâ teslim edilmeyen ölü rehinelere çevrilmiş durumda. Enkaz altındaki bu sessiz bedenler, yeni bir askeri hamlenin de başlangıç sinyali olabilir.
İsrail, yıkımın boyutlarını ve cesetlere ulaşmanın teknik olarak neredeyse imkânsız olduğunu biliyor. Buna rağmen anlaşma ihlali söylemini yüksek sesle dillendirmesi, uluslararası kamuoyuna operasyonel bir meşruiyet zemini hazırlama çabası olarak okunuyor. Hamas ise, çökmüş tüneller ve yıkılmış altyapıyı gerekçe göstererek teslimatın şu anda mümkün olmadığını savunuyor. Her açıklama, her karşı beyan, bir sonraki adımın ipucunu verir gibi. Sözler, diplomasi ile tehdit arasında ince bir çizgide salınıyor.
Diplomatik vitrin, değişmeyen gerçekler
ABD’nin baskısıyla elde edilen bu kısa soluklu ateşkes, diplomatik bir vitrin gibi duruyor. Sahada ise değişen hiçbir şey yok. Elektrik, su ve gıda yoksunluğu içindeki binlerce sivil, savaşın yükünü hâlâ omuzluyor. Tünellerin karanlığında kalan cesetler, artık sadece kayıp bedenler değil; güç ve meşruiyet mücadelesinin sembolleri haline geldi. Eğer İsrail Güvenlik Kabinesi teslim edilmeyen ölü rehineler gerekçesini askeri bir harekâta dönüştürür ve anlaşma ihlali iddiasıyla gelecekteki operasyonlarını haklı çıkarmak için bu durumu resmi bir politika hâline getirirse, ateşkesin ömrü günlerle sınırlı kalabilir. Ancak uluslararası baskılar sonuç verirse, belki de ilk kez bir sessizlik, kalıcı bir barışa evrilebilir. Fakat bölge dinamikleri ve karşılıklı güven eksikliği, bu olasılığı her geçen gün zayıflatıyor.
Barış mı, fırtına öncesi sessizlik mi?
Ve şimdi asıl soru yeniden karşımızda duruyor: Bu ateşkes, gerçekten barışın kapısını mı aralıyor, yoksa bahanesi hazır bir savaşın ön hazırlığı mı? Gazze’de silahlar susmuş görünüyor, ama politik hesaplar hâlâ tetiğe dokunuyor. Tünellerin karanlığında bekleyen tehditler, enkaz altındaki bedenler ve diplomatik gerilim, yeni bir fırtınanın habercisi gibi. Yani bu ateşkes, barışın değil; stratejik bir duraklamanın işareti olabilir.
Gazze’deki her adım, hem sahadaki güç dengelerini hem de uluslararası meşruiyet algısını test ediyor. Bu nedenle ölü rehinelerin kaderi, bir sonraki operasyonun zamanlamasını ve şeklini belirleyecek kritik bir gösterge. Yani Gazze’nin cevabı hâlâ enkazın ve tünellerin karanlığında gizli. Silahlar susmuş gibi görünse de diplomasi ve strateji arasındaki bu ince çizgi, ateşkesin gerçek doğasını belirleyecek ve bölgeyi nasıl bir fırtınanın beklediğini önümüzdeki günler bize net olarak gösterecek.