İlk 100 gün
Siyasetçilerin Gücünü ve Yönünü Belirleyen Dönüm Noktası seçimi kazandıktan sonraki ilk 100 günüdür.
Siyasette "ilk 100 gün" kavramı, liderlerin vaatlerini gerçekleştirme kabiliyetini ve yönetim tarzlarını gözlemlemek için kullanılan kritik bir dönemdir. Bu kavram, özellikle ABD başkanları için önemli bir gösterge hâline gelmiştir. Franklin D. Roosevelt’in 1933’teki hızlı yasa yapma maratonuyla sembolikleşen bu zaman dilimi, halkın ve medyanın lider üzerindeki ilk ciddi yargısını oluşturur. Ben de Sayın Süleyman Demirel’in ilk 100 gün için söylediklerini hep hatırlarım.
2025 yılının başlarında göreve başlayan Donald Trump, Beyaz Saray’daki ikinci dönemine 2020'deki seçim yenilgisinin ardından 2024’teki sürpriz geri dönüşüyle damga vurdu. Şimdi, görevinin ilk 100 günü tamamlanmak üzereyken, Trump'ın ikinci dönemine nasıl başladığını, siyaseten neyi başardığını ve neleri başaramadığını masaya yatırmak gerekiyor.
İlk 100 Gün Neden Bu Kadar Önemlidir? Halkın beklentisi ve psikolojik eşik olduğu için belki de.
Yeni seçilen lider, halkın umudu ve talepleriyle göreve başlar. İlk 100 gün, bu beklentilere nasıl yanıt vereceğinin somut göstergesi olur. Kamuoyu yoklamaları da bu döneme özel yoğunlaşır. Seçim kazanmış bir lider, özellikle ilk aylarda yüksek meşruiyet ve destekle hareket eder. Bu dönemde Meclis ile uyum sağlamak ve zıt sesleri bastırmak daha kolaydır. Ancak bu “rüzgâr” uzun sürmez; ilk 100 gün, çoğu reformun ya yapıldığı ya da kadük kaldığı andır. Dış politika açısından da bu dönem önemlidir. Yeni yönetimin dünyaya nasıl bir mesaj vereceği, müttefiklerle ve rakiplerle ilişkilerinin yönü bu kısa sürede şekillenir.
İşte dünyayı bir o yana bir bu yana yatıran BaşkanTrump’ın 90 Günlük Karnesi: Hızlı Başlangıç, Sert Duruş, Belirsiz Gelecek...
Trump’ın ilk hamlelerinden biri, güney sınırında tekrar "duvar" yapımına başlaması oldu. 2017’de başlattığı ancak bütçeyle sınırlanan bu sembolik proje, 2025'te daha kararlı bir şekilde yürürlüğe girdi. Ayrıca, Biden döneminde yumuşatılan sığınmacı politikaları yeniden sıkılaştırıldı. Bu durum, sınır bölgelerinde protestolara yol açsa da Cumhuriyetçi tabanda güçlü bir destek buldu. Ekonomide Belirsizlik Vergi Reformları ve Enflasyon Riski de ikinci sırayı aldı. Trump, vergi indirimi planlarını açıklayarak iş dünyasına göz kırptı. Ancak bu politikaların orta sınıf üzerindeki etkisi tartışmalı. Enflasyonla mücadele hâlen Biden döneminden devralınan bir sorun olarak duruyor. Faizlerin yüksek seyretmesi, yatırımcı güvenini törpülüyor. Aslında üçüncü sıradaki madde tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir konu. NATO ile ilişkilerde yeniden bir "soğukluk" başladı. Trump, müttefik ülkelerin savunma harcamalarını artırmaması durumunda ABD’nin yükümlülüklerini yeniden gözden geçireceğini söyledi. Bunun karşılığını da % 5 Savunma harcamalarında artış olarak aldı. Çin’le olan ticaret savaşı da yeni bir aşamaya taşındı; özellikle çip teknolojisi ve yapay zeka yatırımlarında ABD merkezli korumacılık ivme kazandı. Trump, Yüksek Mahkeme’ye yeni bir muhafazakâr yargıç atayarak ideolojik dengeyi daha da sağa kaydırdı. Özellikle kürtaj karşıtı eyalet yasalarına verilen zımni destek, ülkede kutuplaşmayı artırdı. Bu durum, genç seçmenler ve kadın hakları savunucularının sert tepkisine neden oldu.
Beşinci sırada Medya ve Sosyal Medya Savaşları yer aldı karnesinde. Trump, eski alışkanlıklarını bırakmadı; sosyal medya üzerinden agresif çıkışlarla gündemi belirlemeye çalışıyor. Özellikle "Trump Media & Technology Group" çatısı altındaki platformlarını kullanarak ana akım medyaya karşı kendi kamuoyunu şekillendiriyor.
Yani anlayacağınız Mr. Trump “Güçlü Başlangıç Ama Riskli Gidişat” başlığını atmamıza neden oldu. İlk 90 günlük performansı, güçlü bir siyasi irade gösterdiğini ve ikinci döneminde hız kesmeyeceğini ortaya koydu. Ancak sert tutumu, hem iç hem de dış politikada kırılganlık oluşturuyor. Halkın yarısı onun dönüşünü bir “kâbusun geri gelişi” olarak görürken, diğer yarısı “yeni bir kurtuluşun başlangıcı” olarak tanımlıyor.
İlk 100 gün, bir liderin vaatlerini hayata geçirme kapasitesini değil sadece ne tür bir lider olacağını gösterir. Trump bu süreci sert, kararlı ama oldukça bölücü bir figür olarak geçiriyor. Önümüzdeki aylar, bu yönelimin Dünya ve Amerikan toplumuna ne kazandıracağını ya da ne kaybettireceğini daha açık gösterecek.