SON DAKİKA

Kamudaki görünmez duvar

Hakan Özbay 16 Ara 2025

Devlet yönetimi ciddiyet ister, ama en çok da "öngörülebilirlik" ister. Bir genç, üniversite sıralarını dirsek çürüterek bitirip, devletin en zorlu sınavlarına hazırlanırken tek bir şeye güvenir: Liyakatin ve emeğin karşılığını alacağına.

Ancak 2011 yılından bu yana, kamunun bel kemiğini oluşturan Kariyer Meslek grupları arasında, dışarıdan bakıldığında görülmeyen ama içeride derin çatlaklar yaratan bir görünmez duvar var. Bu duvarın adı: Merkez ve Taşra ayrımı.

Geçtiğimiz günlerde Kariyer Büro Sendikası yetkililerinin sitemlerine kulak verdim. Anlattıkları, klasik bir sendikal "daha fazla zam istiyoruz" çığlığından çok daha fazlasıydı; bir mantık hatasının, bir sistem arızasının hikayesiydi bu.

Mesele şu: Devletin vergisini toplayan, denetimini yapan, mevzuatını hazırlayan uzmanlar, 2011 yılında yapılan bir düzenlemeyle (666 sayılı KHK ile başlayan süreç) ikiye bölündü. Bir tarafta Merkez Uzmanı, diğer tarafta Taşra Uzmanı.

Kulağa basit bir idari yapılanma gibi geliyor değil mi? Ama değil. Sendika yetkililerinin verdiği örnek, durumun vahametini ve adaletsizliğini en yalın haliyle ortaya koyuyor. Düşünün ki yıl 2005; üç arkadaş aynı ilana başvuruyor, aynı yazılı sınava giriyor, aynı mülakatlardan geçiyor. Biri Devlet Gelir Uzmanı, diğeri Vergi Denetmeni veya Gelir Uzmanı oluyor. O gün şartlar eşit, özlük hakları denk. Hatta taşrada çalışan, yoğun mesai temposu nedeniyle bazen bir tık daha avantajlı. Derken takvimler 2011’i gösteriyor ve devlet diyor ki; oyunun kuralı değişti.

Aynı sınavla, aynı başarıyla kuruma girenlerden biri sırf Merkez teşkilatında (örneğin Ankara'daki Bakanlık binasında) olduğu için statüsü ve maaşı katlanarak artıyor. Diğeri ise, İstanbul gibi Türkiye ekonomisinin kalbinin attığı bir yerde çalışsa bile, sırf taşra teşkilatı sayıldığı için geride bırakılıyor. Bugün gelinen noktada, aynı yollardan geçmiş bu iki uzman arasındaki maaş farkı ne kadar biliyor musunuz? Tam 25 bin TL.

Buradaki eleştiri şahıslara değil, sistemin tutarsızlığına. Kariyer Büro Sendikası Başkanı’nın da ifade ettiği gibi; İstanbul'da vergi dairesinde çalışan bir uzman ile Ankara'da masa başında çalışan uzman arasında, yapılan işin niteliği açısından 25 bin liralık bir uçurum yaratacak ne gibi bir fark olabilir? Hatta sendikanın ifadesiyle; İstanbul’da olsanız bile Gelir İdaresi Başkanlığı'nın merkez binasında değilseniz taşra sayılıyorsunuz. İstanbul gibi bir metropolü idari olarak taşra mantığına hapsetmek, hayatın olağan akışına ne kadar uygun?

"Eşit işe eşit ücret" sloganıyla yola çıkılan 2011 düzenlemesi, maalesef kariyer uzmanları için eşit işe farklı muamele sonucunu doğurdu. Sendika yetkilileri haklı olarak, "Bizim itibarımız, sayıyla ölçülemez. Doktor sayısı çok diye doktorluk değersizleşiyor mu?" diye soruyor.

Hazine ve Maliye bürokrasisi, "Bürokratik oligarşiyi yıkacağız" derken, kendi içindeki uzmanları küstüren, çalışma barışını bozan bu ayrıma artık bir son vermeli.

Beklenti, devlete yük olmak değil; 2011'de bozulan terazinin yeniden dengelenmesi. Aynı sınav kitapçığına ter dökmüş insanların, yıllar sonra birbirine maaş bordrosu gösteremeyecek hale gelmesi ne hukuk devleti ilkesine sığar ne de vicdana. Bu görünmez duvar artık aşılmalı, uzmanlar arasındaki bu suni ayrım son bulmalı.