Kayıt dışı tesisatçı hem haneyi hem ekonomiyi vuruyor
Ekonomiyi konuşurken gözümüz hep büyük rakamlarda, faiz kararlarında ve borsa endekslerinde. Oysa asıl sorun, bazen sokakta, en gündelik sandığımız işlerin içinde gizli. İstanbul Doğalgaz Sıhhi Tesisat Teknisyenler Odası (İTESO) Başkanı Yaşar Biter ile yaptığım söyleşi, bu gizli sorunun, yani kayıt dışı ekonominin, nasıl devasa bir "kara delik" haline geldiğini ortaya koydu.
Mesele, bir tesisatçının sızdıran boruyu tamir etmesinden çok daha derin. Yaşar Biter, rakamların net olduğunu söylüyor: İstanbul’da tahmini 20 bin tesisatçı var. Devlete vergisini ödeyen, sigortasını yatıran, dükkân kirasını maliyetine ekleyen, yani "kayıtlı" olanların sayısı bin bile değil.
Bu, basit bir istatistik değil; bu, 19 bin kişilik dev bir kayıt dışı gücün, hepimizin ortak kasasında yarattığı kaybın fotoğrafı. Vatandaş, internetten bulduğu bir "ustayı" arıyor. Biri 1.000 TL, diğeri 250 TL fiyat veriyor. Vatandaş, doğal olarak 250 TL'yi seçerek "kâr" ettiğini sanıyor. Oysa bu, bir kâr değil, ülkenin ortak kasasından çıkan para.
O 1.000 TL'lik faturayı kesmek zorunda olan dürüst esnaf, o paranın içinden KDV ödüyor, gelir vergisi ödüyor, personelinin sigortasını yatırıyor, muhasebeci parası veriyor ve dükkân kirasını çıkarıyor. O, bu ülkenin "vergi mükellefi" olmanın sorumluluğunu dürüst bir şekilde yerine getiriyor.
Peki ya 250 TL'ye iş yapan kayıt dışı kişi? Onun ne kirası var ne vergisi ne sigortası var. Aldığı 250 TL'nin tamamı, bir kuruşu bile devlete dönmeden, kayıtlara girmeden sistem dışında kalıyor. İşte bu, haksız rekabetin ta kendisi. İTESO Başkanı'nın "Son 2-3 yılda 500'e yakın üyemiz dükkân kapattı" demesi, bu ekonomik sorunun nasıl büyüdüğünü gösteriyor. Açıkça görülüyor ki, kayıt dışı tesisatçı hem mesleği öldürüyor hem de ekonomiye zarar veriyor. Kayıtlı ekonomi, kayıt dışı olan tarafından ciddi bir baskı altına alınıyor.
Vergi tabanı nasıl etkileniyor?
Şimdi o kayıt dışı çalışan 19 bin kişiyi düşünün. Her biri günde sadece tek bir iş yapsa ve o işten vergiye tabi olmayan 250 TL kazansa, bu, günde 4 milyon 750 bin TL'lik bir paranın sistem dışına çıkması anlamına geliyor. Ayda 142 milyon, yılda 1.7 milyar TL… Bu sadece tek bir meslek kolunda, tek bir şehirdeki ve en mütevazı hesapla ortaya çıkan "kara delik."
Bu 1.7 milyar liralık hacimden alınamayan KDV, gelir vergisi ve sigorta primlerini düşünün. İşte "milyarlarca lira vergi kaybı" dediğimiz şey tam olarak bu şekilde karşımıza çıkıyor. Bu para, bütçe açığı olarak geri dönüyor. Bu açık, dönüp dolaşıp dükkânında dürüstçe oturan bin esnafın ve maaşından başka geliri olmayan tüm ücretli çalışanların sırtına daha ağır bir vergi yükü olarak yansıyor.
Devlet, kaybettiği bu geliri telafi etmek için, sistem içindeki dürüst esnafın ve bizim üzerimizdeki vergi yükünü artırmak durumunda kalıyor. Yaşar Biter'in "Devletin bütün yükü dürüst, küçük esnafımızın sırtındadır" sözü, bu acı gerçeği doğruluyor.
İşin en düşündürücü yanı ise sistemin, dürüst olmak isteyeni zorlaması algısının oluşması. Odaya kayıt olmak, yani "Ben vergi vereceğim" demek için yola çıkan bir esnaftan, daha siftah yapmadan 6.500 TL sicil harcı isteniyor. Bu durum, vatandaşı adeta "Ya bu yüksek maliyeti karşıla ya da git o 19 bin kayıt dışı çalışandan biri ol" ikilemine itiyor.
Dahası da var: 30 yıl vergi ödeyen esnaf, odasına olan aidat borcunu ödemeden emekli olamazken, 30 yıl devlete bir kuruş ödemeyen kayıt dışı çalışan, 35 TL'ye aldığı "kaydı yoktur" yazısıyla emekli olabiliyor. Devlet, sadece vergi kaybına uğramakla kalmıyor, üstüne bir de sisteme hiç katkı sağlamamış olanlar için ikinci kez maliyet üstleniyor.
Çözüm, bu kayıt dışı gücü görünür kılmaktan geçiyor. İGDAŞ'ta (doğalgaz) uygulanan "yetkili firma-proje onayı" zorunluluğunun, İSKİ’de uygulanmadığını söylüyor Yaşar Biter. Peki neden İSKİ'de (su) İGDAŞ’ta olduğu gibi yetkili firma proje onayı uygulanmıyor? Bu, denetimin mümkün olduğunu, sadece bir irade eksikliği bulunduğunu gösteriyor.
İşin özü Vatandaşın 100 TL ucuza mal ettiğini sandığı o musluk tamiri, aslında hepimize milyarlarca liraya mal oluyor. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele, sadece mali bir zorunluluk değil, aynı zamanda mesleğin kurtuluşu demek.