SON DAKİKA

Ticaret savaşlarında uzun mesai dönemi: ABD ne yapıyor?

Ticaret savaşı ne alemde diye soranların sayısı arttı. Bunda Trump'ın vergilerin yükselmesi için ilan ettiği 1 Ağustos tarihinin yaklaşması da etkili, Trump'ın çok dost hanesinde görmediği Brezilya'ya yönelik %40 vergi getiren kararı kadar dost hanesinde saymaya devam ettiği Hindistan'a getirdiği %25 gümrük vergisi kararı da etkili.

Ayrıca Trump Hindistan’a Rusya ile girdiği ticari ilişkiler dolayısıyla ek ceza vergileri yani ikincil vergiler de getirdi. Ukrayna savaşının faturasının Hindistan’a Temmuz 2025’de kesilmesinin nedenleri olmalı tabi ki. Brezilya ile başlatılan sert savaş düşünüldüğünde ABD’nin BRICS’in altını oyup, çok kutupluluğun nasıl işlemediğini göstermek gibi bir derdi olduğunu anlıyoruz. Aslında BRICS, Küresel Güney’i tamamen ikna etmiş bir platform değil, fakat Rusya ve Çin’in akıllıca sembol haline getirdiği bir yapı. O kadar akıllıca sembol haline getirdiler ki gerektiğinde gazabı üzerine çekmemesi için düşük profil bir görüntü içerisine sokabiliyorlar bile. Trump, BRICS ülkelerini ayrı ayrı sebeplerle ayrı ayrı noktalarda sıkıştırıyor olsa da (hatta kimi sıkıştırmalar ekonomik bile değil, neredeyse tamamen siyasi- Güney Afrika örneğinde olduğu gibi) Rusya ve Çin’in BRICS platformu dışında ikili zeminde Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya/ASEAN başta olmak üzere bölgesel piyasalara ulaşmasını, üçüncü taraflar üzerinden ABD ile girişilen ticaret savaşlarının zararını hafifletmesini engelleyebilmiş değil. 

Hindistan’a Ukrayna faturası

Bu noktada ABD-Çin ticaret anlaşması için görüşmeler sürerken- ki taraflar birbirine 90 günlük bir ek süre tanıdı- Hindistan üzerinden verilen mesaj doğrudan Rusya ve Çin’in ve tabi bütün bu bölgesel piyasalarda Moskova ve Pekin ile iş tutan aktörlerin kulağına gidiyor.  Küçük küçük aktörlerin küçük hacimli ticaretleri üzerinden verilemeyecek keskinlikteki bir mesaj da Hindistan gibi Rusya savuma sanayi ve enerji pazarının en büyük ortaklarından biri üzerinden veriliyor. ABD muhtemelen Çin ile pazarlıklar sürerken, özellikle de değerli ve nadir madenlerin geleceği konusunda taraflar birbirinin ayağına ancak üçüncü ülkeler/taraflar üzerinden basarken (çünkü hem Washington hem Pekin masayı ikili müzakere için açık tutmayı tercih ediyor) doğrudan hedef olarak daha kolay lokmayı Hindistan’ı cezalandırmayı seçti. Bu Yeni Soğuk Savaş’ın salınan devletlere sağladığı hareket serbestliğinin de kısıtlandığı anlamına gelebilir elbette. Tabi küresel düzende tek bir salıncak devlet yok, farklı pazar kapasiteleriyle farklı konvansiyonel güçlerle farklı salıncak devletler var ve hepsine birden tarafını seç mesajı gitmiyor anlaşılan. Hindistan, bile, bu krizin geçici bir şey olduğunu, esas mevzunun Hindistan üzerinden mesaj vermek olduğunu düşünüyor. Basına demeç veren uzmanlar vergiler ve cezalar bu şekilde kaldığı müddetçe Hindistan ekonomisinin zarar göreceğini ama Yeni Delhi ve Washington’un konuşmaya, müzakereye devam edeceğini- sonuçta da bir çözümün bulunacağını umduklarını- söylemişler.

Yeni ticaret anlaşmaları neden önemli

Aslında 1 Ağustos yaklaşırken ABD bazı önemli anlaşmaları nihayete erdirmeyi başardı. İngiltere, Vietnam, Endonezya, Filipinler, Pakistan, Japonya, Güney Kore ve AB ile ABD için çok avantajlı koşullar içeren ticaret anlaşmaları yapıldı. Bu anlaşmalar iki açıdan son derece önemli. İlki Vietnam ile yapılan anlaşmada da görüldüğü üzere ABD’nin Çin mallarının üçüncü ülkeler üzerinden ABD’ye ulaşmasına karşı aldığı tedbirleri muhatabına kabul ettirmeyi başarması. Vietnam ve Filipinler gibi stratejik nedenlerle Çin’i dengelemek için ABD ile işbirliğini önemseyen ülkeler için, ki Vietnam söz konusu olduğunda ABD pazarı da çok önemli, bu kararı almak zor olsa da mümkün olmuş. Bu mümkün olmuşluk üzerinden ABD, özellikle ASEAN ve ASEAN ülkeleri için bir örnek oluşturuyor. Bu açıdan Çin’in farklı pazarlara ulamasını belki engelleyemiyor ama bu pazarlar üzerinden Çin mallarının ABD’ye ulaşmasını zorlaştırıyor. Bu küresel ticaretin engelsiz ve küresel pazar odaklı işleme pratiğini dönüştürme arzusuna dayanıyor. ABD, sadece öncelik Amerika’ya” prensibinin gösterdiği biçimde korumacı davranmıyor, uluslararası ticareti ikili anlaşmalar üzerinden pazar kapatılan/Pazar açılan bir alan haline getiriyor. Nitekim bu amaç, ABD-AB, ABD-Güney Kore, ABD-Japonya anlaşmalarında ticaret ve ekonomi uzmanlarına göre pek çok belirsizlik de içerse çok açık. Çünkü bu anlaşmalar sadece vergilerin karşılıklı düzenlenmesine dayanmıyor. Aynı zamanda muhatapları ABD’ne milyonlarca dolarlık yatırım sözü veriyorlar. Yatırımın temel odağı enerji. Örneğin AB, ABD’nden yılda 250 milyon dolara yakın bir meblağ karşılığı petrol, doğal gaz ve nükleer enerji için teknoloji/yakıt vb alma sözü veriyor. Tabi buna ek olarak ticaret kalemleri içerisinde ABD menşeili otomobillerin filan da  AB pazarına girmesi var. Bu çok büyük bir rakam, Avrupa’nın tüketim alışkanlıkları düşünüldüğünde, alt yapısı düşünüldüğünde çok mantıklı bir anlaşma yapılmış görünmüyor ve belirsizlik de bu yüzden ortaya çıkıyor. Bu kadar büyük bir ticaret için AB pazarı/AB tüketimi yeterince büyük değilse ve Avrupa yeşil dönüşümüne özde veda edilse bile kısa sürede büyümesi mümkün değilse, Avrupa ya geleceğe yönelik taahhütlerle kendisini ABD odaklı bir ticarete bağlayacak, ya da ABD’den aldıklarını çevreye satacak. 

Avrupa, Anlaşma ile ne kazandı, ne kaybetti?

Avrupa’nın kısa dönem kaderinde ABD’ye teslim olmak var zaten. ABD-Çin görüşmeleri devam ederken von der Leyen’in ticaret anlaşması zaferi haberini alan Çinli yetkililer de aynen bu yorumu yapmışlar. Avrupa pazarı tüm zorluklara rağmen ve tüm sıkıştırmalara rağmen hale Çin ve sınırlı olarak Rusya ile ticarete açık. Trump-AB anlaşması özde bu açık kapıların kapanması anlamına geliyor. Kapıyı kapatıp, boyunu sıkan ipi Trump’ın eline verirken Avrupalılar, ceplerinden de bayağı bir şey ödüyor. Her şeyin Rus korkusu ile başlaması ironik olsa da bu gelişmeler yaşanırken Trump, Ukrayna savaşını sadece Hindistan üzerinden anmadı. Aynı zamanda Moskova’ya verdiği süreyi de azalttı. 10 günde Kremlin barış masasına ya gelecek ya gelecek. Ben Rusya’nın ABD’yi tatmin edeceğini düşünmüyorum. Ruslar mücadelelerine devam edecek. Ancak mücadeleleri çok sınırlı bir sahada ekonomik olarak zor koşullarda sürüyor. Öte yandan Rus korkusu nedeniyle ABD’nin paçasına yapışan Avrupalıların komşu alanlarda pazarı ABD malları için nasıl ele geçireceğini de bilemiyoruz. Neyse ki NATO müthiş bir sinerji yakalamış gözüküyor. Keza Türkiye gibi Avrupa’ya komşu alanlarda var olan NATO üyeleri de AB/ABD uyumu adına önem kazanıyor. Sözün özü, ticaret savaşı dediğimiz şey basit bir göz korkutma ve haraç kesme eylemi değil. ABD, oyunun kurallarını değiştirmeye, pazarların yönelimlerini yeniden şekillendirmeye çalışıyor.