Emlak Vergisi: Halkın sırtına yüklenen görünmez haciz
Türkiye, son haftalarda emlak vergilerinde yapılan fahiş artışlarla çalkalanıyor. Yeni rayiç bedeller, bazı bölgelerde yüzde 1.500'ü aşarak, hatta kimi yerlerde 5 bin kata varan yükselişlere yol açtı.
İstanbul’un gözde semtlerinde bir anda milyonluk metrekare fiyatları ortaya çıkarken, orta sınıfın evine gelen vergi yükü, neredeyse dayanılmaz bir seviyeye ulaştı.
Örneğin geçen yıl ödenen emlak vergisi bir aylık kiraya denk geliyordu. Bu yıl ise aynı vergiyle altı aylık kira ödeniyor. Kendi evinde oturan vatandaşa, adeta yeniden kira dayatılıyor. Böyle bir artışı hangi emekli, hangi memur, hangi küçük esnaf ödeyebilir?
Mülksüzleştirme mi?
Denkleştiren bir aile için bu rakamlar açıkça “ya sat, ya da hacze razı ol” demektir. Yani, devlet “malın da olmasın, mülkün de olmasın” dercesine vatandaşı köşeye sıkıştırıyor.
Toplumsal tepkinin büyümesi üzerine hükümet, Ekim ayında TBMM’ye sunulacak bir düzenlemeden söz ediyor. Emlak vergilerinin makul seviyelere çekileceği, rayiç bedellerin yeniden değerlendirileceği belirtiliyor. Ancak halkın güveni kırıldı. Çünkü bu süreç, göstermiştir ki plansız, öngörüsüz ve vatandaşı hiçe sayan uygulamalarla koca bir toplumu sarsmak işten bile değil. Devletin, kamu yararı için kamulaştırma yapma hakkı vardır. Ancak bu yeni tablo, farklı bir boyut gösteriyor. Depreme dayanıklı olup olmadığına bakılmaksızın binalar “rezerv alanı” ilan edilebiliyor. Şimdi buna bir de emlak vergisi şoku eklenince ortaya çıkan manzara şudur: Vatandaşın elindeki tek daire, ağır vergi ve idari kararlarla adım adım elinden alınmak isteniyor. İşte bu, halk arasında “büyük sıfırlama” ya da daha doğru ifadeyle mülksüzleştirme olarak tanımlanıyor.
Türkiye’de milyonlarca ailenin tek varlığı, başını sokacak bir dairedir. Bu yükümlülükler, en çok da dar ve orta gelirliyi vuruyor. Zengin, zaten bu vergiyi öder ya da başka yollarla halleder.
Bir beka sorunu
Bugün gıda enflasyonu ikiye katlanmışken, sofraya koyulacak ekmeği dahi hesaplayan vatandaş, şimdi bir de evine gelen vergiyle mücadele etmek zorunda. “Enflasyonu düşürmek için” deniyorsa, bunun bedelini neden en yoksul, en güçsüz kesim ödüyor? Eğer IMF reçeteleri dayatılıyorsa, neden halka açıkça söylenmiyor?
Bu mesele, artık yalnızca ekonomi değil, doğrudan toplumsal beka sorunu haline gelmiştir. Çünkü barınma hakkı, bir ülkenin temel güvenliğidir. İnsanların evlerini ellerinden almak, aile düzenini de toplumsal barışı da tehdit eder.
Emlak vergisindeki bu fahiş artışlar derhal geri çekilmeli. Aksi halde, milyonlarca aileyi derin bir krize sürükleyecek bir süreç başlamış olacak. Halktan alınan, halka yüklenen bu ağır vergi politikaları, ülkenin geleceğini tüketmekten başka bir işe yaramaz…