Karayılan Neden "Bağımsız Kürdistan" dedi
Ankara'da geçtiğimiz hafta Türkiye ile Irak heyetleri arasında "Askeri, Güvenlik İşbirliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı"nın imzalandığı gün terör örgütü PKK'nın yayın organlarında örgütün elebaşlarından Murat Karayılan'ın bir demeci yayınlandı.
Karayılan, bu demecinde 25 yıldan bu yana ilk kez “özgür ve bağımsız Kürdistan savaşı” diye bir ifade kullandı.
Bilindiği üzere PKK, 1978’de kurulduğunda Marksist ve Leninist bir ideoloji temelinde “Büyük bağımsız Kürdistan” için mücadele iddiasını ortaya attı.
“Büyük Kürdistan”dan kasıt Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerin birleştirilmesinden oluşan bağımsız bir devlet.
1990’larda Sovyetler Birliği’nin yıkılıp soğuk savaş döneminin sona ermesinden sonra PKK’da ideolojik ve siyasi hedefler bazında bazı değişimler oldu.
Marksis-Leninist ideolojiyi terk ettiğini söyleyen PKK, “demokratik sosyalizm” diye tanımladığı bir ideolojiye geçiş yaptığını söylemeye başladı.
Bu değişimle birlikte “Bağımsız Kürdistan” söylemlerinde düşüş gözlenmeye başladı.
1999’da Öcalan’ın yakalanmasından sonra ise “Bağımsız Kürdistan” söylemi tümüyle bırakıldı ve “demokratik sosyalizm” yerine de “demokratik cumhuriyet” için “savaşılacağı” iddiası dile getirildi.
O günden bu yana PKK’nın tepe yöneticilerinden hiçbirinden “bağımsızlık” ifadesi duyulmadı.
Örgütün hiçbir açıklamasında bir tek kelime ile bile bu ifade kullanılmadı.
Hatta “demokratik cumhuriyet” kavramının etrafında yapılan tüm açıklamalarda teröre devam etme amaçlarını “Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesi” gibi sebeplere dayandırmaya çalıştılar.
Yani PKK’nın tepe yöneticilerinden biri tarafından son 25 yıldan bu yana ilk kez “Bağımsız Kürdistan” ifadesi kullanıldı.
Söz konusu demecinde Türkiye’nin Irak’ta yürütmekte olduğu operasyonlara dikkat çeken Murat Karayılan, Ankara’nın Bağdat ve Erbil ile yaptığı anlaşmalarla birlikte yeni bir sürece girildiğini ve bunun kendileri açısından bir “ölüm kalım savaşı” olduğunu dile getirirken “Açık ki önümüzde öyle tehlikeli dönemler vardır. Hareket olarak bizler buna karşı mücadele edeceğiz ve savaşacağız. Ortadoğu’da özgür ve bağımsız bir Kürdistan’ın oluşması için savaşı gürleştireceğiz” ifadelerini kullandı.
Belirttiğimiz gibi burada kullanılan “özgür ve bağımsız Kürdistan” ifadeleri yeni ve önemli.
Murat Karayılan’ın, bu ifadeleri yanlışlıkla ağzından kaçırdığı düşünülemez.
Bunlar bilerek ve seçilerek kullanılmış ifadeler.
Muhtemelen terör örgütünün hedefindeki “aks değişimini” kendi yandaşlarına, daha da önemlisi güdümünde olduğu güçlere, ülkelere duyurmayı hedefleyen bir mesaj.
Peki, ne oldu da PKK, “demokratik Türkiye, demokratik cumhuriyet” hedefinden “özgür ve bağımsız Kürdistan” hedefine yöneldi?
Bunun en önemli nedeni aslında Karayılan’ın da söz konusu demecinde dile getirdiği Ankara-Bağdat ve Erbil arasında varılan anlaşmalarla başlayan sürecin terör örgütünü tamamen yok etme ihtimalinin kendileri ve daha da önemlisi onları koruyup kollayan ve kullanan güçlerce de görülmesi.
PKK ve sahipleri, Erbil’in bu denklemden çıkarılması halinde bu sürecin akamete uğrayacağını biliyor ve görüyor.
O nedenle Erbil üzerine yani Barzaniler ve KDP üzerine oynuyorlar.
Barzanileri ve KDP’yi Türkiye ile ortak hareket etmekten alıkoymaya çalışıyorlar.
Bunu yapamamaları halinde KDP’yi bölmeyi ve zayıflatmayı amaçlıyorlar.
20 Ekim’de Kuzey Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde parlamento seçimleri var.
KDP’nin bugüne kadar PKK’ya dair en güçlü söylemi, “Kürtler için mücadele etmiyorlar aksine Kürtlere büyük zarar veriyorlar” idi.
Ve Kuzey Irak’taki Kürtlerin büyük bölümü KDP’nin bu söyleminin doğruluğunu biliyor ve o nedenle PKK’ya sempati ile bakmıyor.
Hatta PKK’yla işbirliği içindeki Talabanilerin KYB’sine de yol vermiyor.
PKK bu çıkışla bunu kırmaya çalışıyor.
Yakın dönem hedeflerinin Kuzey Irak’ta KDP’yi gerileterek PKK ile işbirliğini açık bir şekilde yürüten KYB liderliğinde bir hükümet kurmak olduğunu söylemek mümkün.
ABD’nin zaten epey süreden bu yana bu yönde bir gayret içinde olduğu da biliniyor.
Burada bir diğer önemli mesele şu.
Gerek Irak’ta gerekse de Suriye’de PKK, PYD/YPG’yi destekleyen ABD ve bazı batılı ülkelerin ajandasında her daim bölgede bir terör devleti kurma planı vardıysa da, bugüne dek bunu hep zamana yayma, öncelikli olarak bu terör kartını bölgede kaos ve kargaşa çıkarma için kullanılmanın yanısıra Türkiye’nin zayıflatılarak kendilerine teslim olmasını sağlamaya yönelik bir araç olarak kullanageldiler.
PKK’daki yukarıda sözünü ettiğimiz değişim süreçleri de hep, söz konusu güçlerin ve ülkelerin bu hedefleri doğrultusunda gerçekleştirildi.
PKK’nın “demokratik cumhuriyet” hedefinden “bağımsız Kürdistan”a geçişinin bu güçlerin bilgisi ve onayı dışında olduğunu düşünmek safdillik olur.
Karayılan’ın 25 yıl sonra ilk kez “bağımsız Kürdistan” ifadesini kullanması, söz konusu güçlerin, PKK’yı korumaya ve yok olmasını önlemeye yönelik bir hamlenin yanısıra bölgede bir terör devleti kurmak için düğmeye basmış olma ihtimalini gösteriyor.
Ortadoğu’da yaşananlar, özellikle de İsrail’in Filistin’e yönelik başlattığı soykırım süreci ve bununla bağlantılı gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde bu oldukça güçlü bir ihtimal.
Ancak gerek Bağdat ve Erbil ile yapılan anlaşmalarla PKK ile mücadelede elde edilen mesafe, gerekse de Suriye’de PYD/YPG aleyhine yaşanan gelişmeler Türkiye’nin bu konuda, terör örgütünü koruyup kollayıp kullanan güçlerden birçok adım önde olduğunu gösteriyor.