Paha Biçilemez Bir Dokunuş: "El Uzatmak"
Hayatın o bitmek bilmeyen koşturmacası içinde, etrafımızda olup biten anları ne kadar fark ediyoruz? Geçen gün tam da bunu düşünüyordum.
Yolda yürürken, hiç tanımadığımız birinin ayağı kaldırıma takılıp tökezlediğinde, düşünmeden uzattığımız o eli... Ya da bir parkta, tehlikenin farkında olmadan kontrolsüzce bir yerden düşmek üzere olan küçük bir çocuğu son anda yakalayan o refleksi...
Bizim için saniyelik, belki de "insanlık görevi" diyerek basitleştirdiğimiz bu eylemler, o anı yaşayanlar için ne ifade ediyor?
O an ayağı tökezleyen kişi için o el, sadece fiziksel bir düşüşü engellemekten çok daha fazlasıdır. O el; yalnız olmadığını, kaotik bir dünyada bile bir başkasının dikkatini çekecek kadar "görünür" olduğunu hatırlatır. Küçük bir çocuk içinse, belki de acıyla sonuçlanacak bir deneyimi güvenle atlattığı bir anı olarak kalır. Bizim için çok basit olan bu eylem, kim bilir, belki de onların hayatlarında paha biçilemez bir yer edinecektir.
Ancak "el uzatmak" sadece fiziksel bir eylem midir?
Gönül Eli: Ruhun Tökezlediği Anlar
Bir de "gönül eli" diye bir kavram var dersek, sanırım hiç yanlış söylemiş olmayız. Bu, bedenin değil, ruhun tökezlediği anlarda ortaya çıkan, çok daha derin bir dokunuştur.
Hayatın en karmaşık dönemlerinden birindesinizdir. "Ne yapacağım ki?", "Nasıl olacak bu iş?", "Nereden başlamam gerekir?" soruları zihninizi kemirir durur. Tam o anda, belki de derdinizi hiç açmadığınız, nispeten daha az tanıdığınız bir sevdiğinizden bir telefon ya da bir mesaj gelir.
"Aklıma geldin, nasılsın?"
Belki de o soruların yanıtlarını siz çoktan bulmuşsunuzdur. Belki o an "teknik" olarak bir yardıma ihtiyacınız yoktur. Hiç önemli değil. O sevgi dolu ya da sadece destek vaat eden kelimeler, o "gönül eli"nin size uzanması... İşte o anın yarattığı manevi tatmin de paha biçilemez.
Ölçemediğimiz Derinlik
Ve sanırım meselenin kilit noktası da tam olarak burası. İster fiziksel bir yardım olsun, ister "gönül eli" ile sunulan bir destek; önemli olan o kişinin buna ihtiyacının olup olmaması değildir.
Belki de var bir ihtiyacı, belki de yok. Bunu ölçemeyiz.
Bizim ölçemediğimiz şey, tam da bu kavramın derinliği ve kişilerin içinde bulunduğu duygusal derinliklerdir. Önemli olan, o düşünme eylemi, o bağ kurma çabası ve "yalnız değilsin" mesajını ileten o basit ama güçlü iradedir.
Hayat, birbirimize uzattığımız ellerle anlam kazanıyor. Bazen fiziksel bir düşüşü engelliyor, bazen de ruhsal bir karanlığı dağıtıyor.
Bu hafta, o "eli" uzatmaktan çekinmeyelim. İster tanımadığımız birine olsun, ister "gönül eli" bekleyen bir sevdiğimize. Bizim için basit bir eylemin, bir başkasının hayatında paha biçilemez bir anıya dönüşme ihtimali, bu eylemi yapmaya fazlasıyla değer.