Önce atölyelerdeki dikiş makinelerinin sesi uzaklaştı kulaklarımızdan. Sonra organize sanayi bölgelerindeki tırların kontağı, başka ülkelerin garajlarında dönmeye başladı.
Hani o meşhur milat var ya; "İnternet gelecek, dertler bitecek." 90'ların sonunda, 2000'lerin başında bize satılan rüya tam olarak buydu. Bilgi otoyolları herkesi eşitleyecek, Afrika'daki bir çocukla New York'taki bir borsacı aynı bilgiye eriştiği için fırsat eşitliği kendiliğinden doğacaktı. Küresel dünyada kimse aç kalmayacaktı.
Türkiye ekonomisinin dış ticaret dengesi, yıllardır en çok konuşulan, üzerine en çok strateji geliştirilen alanların başında geliyor.
10 Kasım 1938 sabahı Dolmabahçe'de sirenler çaldığında, sadece bir askeri deha ve bir kurucu lider değil, aynı zamanda modern Türkiye Cumhuriyeti'nin baş mimarı ve başmühendisi de hayata gözlerini yumdu.
Ekonomiyi konuşurken gözümüz hep büyük rakamlarda, faiz kararlarında ve borsa endekslerinde. Oysa asıl sorun, bazen sokakta, en gündelik sandığımız işlerin içinde gizli. İstanbul Doğalgaz Sıhhi Tesisat Teknisyenler Odası (İTESO) Başkanı Yaşar Biter ile yaptığım söyleşi, bu gizli sorunun, yani kayıt dışı ekonominin, nasıl devasa bir "kara delik" haline geldiğini ortaya koydu.
22 Ekim'de gerçekleşen Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TETSİAD) seçimli genel kurulu, sektörün hafızasına kazınacak bir yarışa sahne oldu. Yoğun bir katılımla gerçekleşen bu demokrasi şöleninde, 524 oy alan Murat Şahinler, 403 oy alan Ufuk Ocak'ı geride bırakarak TETSİAD'ın yeni başkanı seçildi.
İçinde yaşadığımız yüzyıl, sınırların anlamını yeniden tanımladı. Artık bir ülkenin egemenliği, sadece haritalardaki fiziki çizgilerle korunmuyor.
Soğuk algınlığının ilk belirtileriyle eczaneye giden bir anne, çocuğunun ateş düşürücü şurubunu bulamıyor. Tansiyon ilacı biten yaşlı bir amca, kapı kapı gezip çare arıyor. Belki de en acısı, kanser tedavisi gören bir hasta, hayatla arasındaki en önemli bağ olan ilacına ulaşmak için çırpınıyor.