SON DAKİKA

BRİCS Kazan Zirvesi: Bir değerlendirme

Çarşamba günü TUSAŞ'a yönelik terör saldırısı gerçekleşmemiş olsaydı ana gündemimiz Kazan'da yapılan 16. BRİCS Zirvesi ve Zirve marjında yapılan ikili temaslar, örneğin Putin-Erdoğan görüşmesi olacaktı.

TUSAŞ’a yönelik terör eylemi bu gündemi ve diğer bütün gündemleri ikinci plana attı. Eylemi ve Türkiye’nin vereceği cevabı -ki akşamında Suriye ve Irak’ta hedeflerin hem TSK hem MİT kabiliyetleriyle vurulduğunu haber aldık- konuşacak çok fırsatımız olacak. Terörle mücadelenin farklı veçheleri ve araçları var, Ankara farklı veçhe ve araçları stratejik amacı (Türkiye’yi hedef alma düşüncesini aktörlerin aklından geçirmeye yer bırakmayacak şekilde caydırmak) doğrultusunda deneyecektir, kendi stratejik cevap repertuarına katacaktır ama açık olan husus şu; terörle mücadele bitmeyecek. Dediğimiz gibi, terörle mücadelenin yarınki veçhe ve araçlarını konuşmaya da çok fırsatımız olacak, o yüzden ikinci gündem maddemize yani BRİCS zirvesine dönelim istiyorum.

BRİCS, liberalizme oynuyor

BRİCS, yıllar yıllar önce kurulduğunda farklı bir iş birliği modeli öneriyordu. O dönem için yükselmekte olan -hatta bölgesel güç statüsünde- orta büyüklükteki yükselen güçler için bölgeler üstü- yani neredeyse küresel bir platform oluşturmak gibi bir amacı vardı. Bu platformun kalkınmacı ve küresel rekabette üyelerini koruyucu bir gündem geliştirmesi bekleniyordu. Bu gündem her zaman ortak politikaların geliştirilmesine de dayanmadığından uzun süre BRİCS’in ne menem bir şey olduğu, nasıl bir kalkınma modeli sunduğu filan anlaşılamadı. Bugün BRİCS’e yönelik eleştirilerin bir kısmı hala o tozlu günlerden geliyor ve deniyor ki BRİCS Plus mekanizmasına üye ülkelerin ekonomileri çağ atlamadı. Kastedilen Etiyopya ve Mısır mı, yoksa BRİCS zirvelerine davet edilen delegasyonların ülkeleri mi tam belli değil. BRİCS de bu eleştirilere yanıt olarak küresel ekonominin gerçek işleyici motorunun BRİCS ve Genişletilmiş BRİCS (BRİCS+) olduğunu gösteren istatistik kitapçıkları yayınlıyor. Elbette BRİCS’in ekonomik gündemi son derece önemli ama kalkınmacılığı sadece rakamlardan ibaret bir şey olarak görüp işin özünü kaçırmamak lazım. BRİCS/BRİCS+ çok açık ekonomik model aslında öneriyor: Liberal ekonomik model. Bu husus son derece önemli ve bence BRİCS’i eleştirenlerin bilerek görmezden gelmeyi seçtikleri bir gerçek. Bazı BRİCS savunucuları da BRİCS’i bir alter-mondializm (alternatif küreselleşmecilik) örneği olarak görmek istediği için BRİCS’in dayandığı ana çerçeveyi yok sayıyor. 

BRİCS, Liberal dünya düzeninin bir parçası olmayı önemseyen bir kurum. Kazan Deklarasyonunu incelerseniz, ki 23 Ekim’de BRİCS üyeleri tarafından kabul edildi, Liberal uluslararası yönetişime yapılan atıflar parmağınızı ısırmanıza neden olabilir. İnsan hakları orada, iklim değişikliğiyle mücadele orada, habitatın korunması meselesi orada, G-20 zaten Johannesburg Deklarasyonunda da çok önemliydi yani BRİCS liderleri küresel yönetişim dediğimizde G-20 gibi çok taraflı -özelikle yükselen aktörlere yer/ses veren platformları- anladıklarını vurguluyorlardı ama IMF ve Dünya Bankasına atıfta bulunma, onlara verilen önem, dolarsızlaştırma stratejisinden dem vuran liderlere sahip bir platform için oldukça manidar. Bu husus yani küresel liberal yönetişimin yüceltilmesi BRİCS için bir geri adım olarak da görülmemeli- ki hayal kırıklığına uğrayacaklar için Putin cebinden bir kağıt banknot çıkarıp şaka mı ciddi mi olduğu bilinmeyen bir performans sergiledi. BRİCS, küresel liberal sistemin ve değerlerin parçası olmayı hep önemseyen bir kurum olmuştu, bugün de bu değişmiş değil. BRİCS’in genişlemesi -üstelik Batı’nın müttefiki olan ülkeleri içine alarak genişlemesi- bu konuda BRİCS liderliğinin ikna edici olabildiğini de gösteriyor. Çok muğlak olan Suudi Arabistan’ın BRİCS üyeliği mevzusu muğlaklık sınırlarında kalmaya devam etse de Riyad, Dış İşleri Bakanını Kazan’a göndererek aslında BRİCS üyeliğini çok öne çıkartmadan/davul zurna çalmadan elinde tutmak istediğini göstermiş bulunuyor. 

BRİCS’e yönelik panik neden?

BRİCS liberal küresel düzeni yüceltiyorsa o zaman bu patırtı gürültü nedir? Mesele Batı için sadece Çin ve Rusya mı? Öncelikle kurulduğu dönemde yükselen güçlerin işbirliği platformu gibi olma noktasından BRİCS, bir parça daha fazla bir şey olma noktasına doğru evrilmiş durumda. Zira, Çin için artık yükselen ekonomi, yükselen Pazar filan demek zor. Çin, küresel düzende ABD’nin neredeyse eşit rakibi haline gelmiş bir aktör. ABD, Çin’i neredeyse eşiti olarak gördüğünü hissettiriyor ve dolayısıyla Çin ile rekabeti -ABD bunu bu şekilde söylemiyor ama- kutuplaşmacı bir atmosferde götürme konusunda istekli olabileceği günler gelebilir. Rusya, uluslararası sistemde meydan okuyucu bir güç olarak yalnızlaştırılma stratejisi ve cezasına uğramış bir aktör. Bu stratejilerden zarar görmüştür muhakkak ama yalnızlaşmadığı kesin. Dahası Rusya, BRİCS zirvesi sonuç belgesine dolarsızlaştırma konusunu koymayacak kadar da akıllıca davranabilmiş, kendi ihtiraslarına hafif gem vurmayı seçmiş bir aktör. Onun yerine ilerde gaz, metal, petrol vb’yi kapsayacak şimdi sadece tahıl üzerinden gidecek bir ortak pazardan ve sınırda ticareti kolaylaştıracak finansal araçlara sahip olmaktan bahsedildi. Zira, bu platformun Rusya ve Çin’in bir dış politika aracı olarak görülmesi BRİCS’in önündeki en önemli engellerden biri olabilir. Küresel Batı, dağda taşta Çin, Rusya, İran, Kuzey Kore ortaklığını görme derdinde bildiğimiz gibi. Ki Kızıl Meydan’da Ruslar ile fotoğraf çektiren Kuzey Kore ordusundan subaylar da Küresel Batı’nın işini kolaylaştırıyor. BRİCS, kendini bu esenleştirmeden uzak tutmayı başarmış görünüyor Kazan’da. Hindistan, Güney Afrika ve Brezilya’ya atfedilen söylemsel önem bunun işareti. 

BRİCS’in çağrısı

Ötesinde BRİCS, üç hatta çağrı yapıyor: İlk hat Küresel Güney. Ve Küresel Güney’in kalbi BRİCS’deki yukarıda andığımız değişim ile fethedilmeye çalışılıyor. Bu platformun kurucusu olan ülkelerin güç ve ekonomik hiyerarşinin dışında küresel sistemde ayrı bir statüsü var. Reform çağrısı yapıyorlar ya da sistemde işlemeyen noktaların “düzelticisi” olarak hareket ediyorlar. Öyleyse küresel düzen içerisinde daha aktif olmak daha çok sese sahip olmak isteyenler gelsin deniyor. Türkiye ve Rusya’nın 30’a yakın ülke üyelik istiyor diyerek andığı ülkelerle ilgili karar ne olur orasını göreceğiz ama bu ülkeler kendi kendine gelin-güvey olmuyor, BRİCS’in çağrısı doğrudan bu ülkelerin kulaklarına gitsin diye yapılıyor. Kazan Bildirisi’ndeki her beş cümleden birinde reform, daha adil bir dünya, daha eşit bir dünya, çok taraflılık vb kavramlar geçiyor- zaten Deklarasyon ’da BMGK reformu çağrısı da var. İkinci hat: Yükselen ekonomiler. Onların gönlü borçlanmanın ağırlığının hafifletilmesi meselesi üzerinden çelinmeye çalışılıyor. Çin'in Yatırım Bankasına övgü düzülen paragraf da yüksek faiz eleştirisi de yatırımın yüceltilerek yaptırıma dayalı cezalandırma eylemlerinin reddi de gözümüze çarpıyor. Üçüncü hat: Dünya’nın fakirleri. Fakir Afrika ve Asya ülkelerine sesleniş, işte eğer alter-mondializm filan arıyorsak- alternatif küreselleşme tadında, Küresel Batı’ya Afrika’yı nasıl kaybettirdiğini hatırlatıyor. BRİCS bir yönetişim koalisyonu oluşturma derdinde. Bu Rusya ve Çin’in dış politika aracı olmaktan çok daha önemli ve iddialı bir amaç. Başarılı olmaları pek çok şeye bağlı ama Kazan Zirvesi bu konuda aktörlerin BRİCS’e bir şans vermek istediğini düşündürdü.