Dolar $
32.23
%0.13 0.04
Euro €
35.05
%0.15 0.05
Sterlin £
41.13
%0.22 0.09
Çeyrek Altın
3948.22
%0.23 8.91
SON DAKİKA

İhsan Ketin hoca yaşasaydı beklediğimiz İstanbul Depremi için ne söylerdi?

Nasıl Heredot tarihin babasıysa ülkemiz içinde Jeoloji’nin babası, İhsan Ketin hocadır desek yanlış söylemiş olmayız. 

Neden mi?

Onu yakından tanıdığınızda bana hak vereceksiniz.

İhsan Ketin (10 Nisan 1914, Kayseri-16 Aralık 1995, İstanbul) 

Türk jeolog. Türkiye'de “Jeolojinin Babası” diye anılan jeoloji profesörü İhsan Ketin, yurt dışında 1948 yılında Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın gerçek yapısını ortaya koymasıyla tanınmaktadır.

1914'te Kayseri'de doğan İhsan Ketin, ortaokulu ve liseyi Kayseri'de yatılı-burslu olarak okudu. Sonrasında Atatürk'ün gelişim için başlattığı yurt dışı bursu için başvuruda bulunan Ketin, bursu kazanıp 1932 yılında Almanya'ya gitti. İki yıllık dil eğitiminden sonra 1934'te Berlin Üniversitesinde jeoloji eğitimi almaya başlayan Ketin, Berlin'deki siyasal karmaşa ve hocalarının arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden Bonn Üniversitesine geçti. 

Ünlü jeolog Hans Cloos'un yanında çalışmalarına devam eden Ketin, 1938 yılında doktora tezini tamamladı ve Türkiye'ye döndü. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Enstitüsünde yardımcı doçent doktor olarak göreve başlayan Ketin, o sırada 24 yaşındaydı ve ülkenin doktora yapmış ilk jeoloğuydu.

Ülkeye dönüşünün ertesi senesi yaşanan Erzincan deprem felaketi ve 33.000 kişinin ölümü sonucu depremlerle ilgili çalışmalara başlayan Ketin, yurdun çeşitli bölgelerinde irili ufaklı sayısız depremi araştırdı. 1939'da başladığı çalışmalarını 1948 yılında “Anadolu Bloku” adıyla yayınladı ve dünya çapında ses getirmeyi başardı. “Kuzey Anadolu Fay Hattı”nın varlığını kanıtladığı bu makale, özellikle eğitim gördüğü Almanya'da çok büyük ilgi gördü ve bu sayede Ketin'e, jeoloji konusunda üst düzey bir ödül sayılan “Gustav Steinmann Madalyası” verildi.

1950-51 yılları arasında ABD'ye giden Ketin, dönüşünden kısa bir süre sonra İstanbul Teknik Üniversitesine geçti.

1942 yılında Bedia Hanım'la yaptığı evlilikten olan ilk çocukları Ali'yi (1943) 1,5 yaşındayken kaybeden Ketin, 1946 doğumlu ikinci oğlu Mehmet'i ise 1969'da apandisiti zamanında teşhis edilememesi ve patlaması nedeniyle kaybetti. Üçüncü çocukları Ahmet ise inşaat mühendisliği eğitimi aldı ve ABD'ye yerleşti. 

1983'de emekli olmasına karşın 1995’de vefat edene kadar İTÜ’de çalışmaya devam etti.

Bakınız, ülkemizde ki yer bilimleri (jeoloji, jeofizik, maden) giderek daha magazinsel olurken, bilgilerine devlet kurumlarında yeterince değer verilmemesinden dolayı üniversitelerde daha az tercih edilen bölümler konumuna gerilediler. 

Oysa ülkemizin her zamankinden daha fazla, iyi eğitim almış yerbilimcilere ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim. 

İstanbul’da depremi üç vakte kadar beklerken ve halen yıkılma ihtimali yüksek olan binalar yıkılmamışken İhsan Ketin hoca hayatta olsaydı acaba ülkemizde deprem konusundaki bu sessiz bekleyişi nasıl yorumlardı?

Tüm bu düşüncelerin artık canımı çok sıktığı dün gece, salonda ki koltukta uyuya kalmışım. 

Rüyamda, İTÜ Maden Fakültesinde İhsan Ketin amfisinde dersteydim. 

Hoca, levha tektoniğini kuramından Kuzey Anadolu Fay hattına atıf yapıyordu ancak öğrencilerin ilgisizliği canını sıkmış olacak ki “Derse 15 dakika ara verelim” dedi.

Hemen hızlı adımlarla yanına gittim, amfiden çıkarak yürümeye başladık.

-Hocam, bu fayın Marmara Denizi içerisinde yakın zamanda kırılma ihtimali hakkında ne düşünüyorsunuz diye soruverdim.

Durdu ve bana dönüp gözlüklerini çıkararak şaşkın bir tavırla “seni tanıyor muyum genç adam” dedi.

-Hocam ben de yerbilimciyim ancak bu depremin olma ihtimali beni çok rahatsız ediyor artık dedim.

Sonra yürümeye devam ettik ve bahçeye çıktık, bir sigara yaktı.

-Genç adam, maalesef vakit giderek yaklaştı ancak İstanbul buna hazır değil, dedi.

1939’da o kadar fazla kişi öldü ki hayatımı bu ölümleri durduracak çözümleri bulmaya adadım ancak bugün görüyorum ki benim tek başıma bir şeyler yapmam ya da bir elin parmaklarını geçmeyen duyarlı yer bilimci hoca ile bu işi çözmemiz mümkün değilmiş…

Ancak senin gibi duyarlı mühendislerden çok ümitliyim, bu işin peşini asla bırakmayın yoksa yüzbinlerce insanımız ölmeye devam edecek…