Dolar $
32.54
%0.08 0.02
Euro €
34.96
%-0.21 -0.07
Sterlin £
40.8
%-0.19 -0.07
Çeyrek Altın
3985.91
%-0.16 -6.23
SON DAKİKA
Son Yazıları

Bilek güreşi değil yürek yarışı lazım!

21 Eyl 2019

Hafta ortasından bu yana bir Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) "açıklaması!" piyasalarda ağızlara sakız oldu. Açıklama öyle yerlere çekildi ki adeta "asıl surete" dönüştü.

Piyasalarda gündem olan konuya Analiz gazetesi olarak biz de dahil olduk.

BDDK’nın bankaların son bir yıl içinde nakdi, ilave ana sermaye ve katkı sermayesinde 49 milyar liralık bir artış yaşandığına dair bildiriminin yanında bankaların takip hesaplarında aktarılması gereken 46 milyar liralık kredi tespiti yapıldığını ifade etmesi ortalığı birden karıştırdı.

Kimi “Bankalara BDDK uyarısı” derken biz ise ilk cümleden hareketle “Piyasalar daralırken bankalar genişliyor… Finans sektörünün sadece kârları değil sermayeleri de arttı…” başlığı ile durum tespiti yapmaya çalıştık.

Hatta haber değerlendirmemizde uluslararası kriterlere göre sermaye yeterlilik rasyosu oranının yüzde 8 olmasına rağmen yurt içi bankalarda rasyonun yüzde 18’lere kadar dayandığı halde bankaların niçin reel sektörü fonlamadığı, “ağzı sütten yanan yoğurdu üfeleyerek yer” misali neden kredilerde ketum davrandığını sorguladık.

Medyada çokça konuşulmasına karşılık muhataplardan aydınlatıcı bir açıklama da gelmedi.

***

Tabii işin rengi daha başka olduğunu ilerleyen günlerde öğrendik.

Ne bilelim!..

BDDK takipte kredisi bulunan şirketler için bankaları sıkıştırıyormuş… Hatta geçen hafta 12 Eylül’de “borçların yapılandırılması yönetmeliği”nde yaptığı değişikliği bankaların kullanmasını istiyormuş…

O günlerde BDDK bankalara “yeni yönetmelikle finansal yeniden yapılandırmanın borçlunun makul bir süre içinde borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanabilmesi amacıyla yapıldığını” anlatmaya çalışmış…

İşte BDDK ile bankalar arasında fırtınanın estiği geçtiğimiz günlerde Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Hüseyin Aydın devreye girdi. Netice aldı mı onu da tam anlamıyla bilemiyoruz… Ama Sayın Hüseyin Aydın da kapalı kapılar ardında dönen restleşmede uzlaşmanın gerçekleşmesi için çabalayıp durduğu anlaşılıyor.

Sayın Aydın’ın TV’leri gezip işin perde arkasını tam anlatmasa da konunun aydınlanması ve çözümü açısından şu açıklaması önemliydi…

Aydın şöyle diyordu:

“Yeni yasal düzenlemeyle şirketlerin kredi borcunu 25 milyon liranın altı ve üstü olarak ikiye böldük. 25 milyon lira altı borcu olan şirketler konfeksiyon usulü yapılandırılacak. Ödemesiz dönem bir yıla kadar olabilecek ve vade 60 ay azami olacak. Faizi değişken veya sabit olabilecek. İlk defa yapılandırma konusunda hızlı bir yapı kuruldu. 25 milyon lira üstü kredi yapılandırması ise klasik usullere tabi.  Bankalar da takipteki şirket kredileriyle ilgili çerçeve anlaşması yapacaklar… ”

***

TBB Başkanı Aydın’ın 19 Eylül’deki açıklamasına bankalar cephesinden bir tepki veya katkı gelmedi… Demek ki görünmeyen tarafta daha başka bilinmeyen ve çözülmeyi bekleyen sorunlar vardı… Bilançoların düzeltilmesini sağlayacak yeni yasal düzenleme bile derde derman olmuyordu…

Peki bu sorun neydi?

Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu’nun deneyim, görüş ve öngörülerinden istifade etmek için gittiğimiz İMSAD toplantısında bir gazeteci olarak altın bulduk.

Sayın Levent Çakıroğlu’ndan önce mikrofona gelen Dr. Can Fuat Gürlesel, BDDK’nın takipteki 46 milyar liralık şirket kredilerini silmesi gerektiğine dair yaptığı açıklamaya, bankaların da ellerinde bulunan Türk Telekom hisselerini satışa çıkarmasıyla karşılık verdiğini ve iki cephe arasındaki restleşmenin hisse satışıyla zirveye çıktığını ifade etti.

Evet, karşımıza BDDK ile bankalar arasında yaşanan “46 milyar liralık restleşme” çıktı. BDDK ile bankalar takipteki şirket kredileri konusunda uzlaşamıyor, ciddi bir arabulucu için topu çevirip duruyorlardı. 126 milyar liralık takipteki kredisi silinen bankalar, ikinci kez 46 milyar liralık bir takip kredisini daha silmeye yanaşmıyor ve kamudan destek bekliyorlardı…

Taraflar çözüm için arabulucu ararken, Dr. Gürlesel çözümü de kendi üslubuyla ortaya koydu ve dedi ki:

“Kamunun İstanbul yaklaşımı gibi kredilerin yeniden yapılandırılmasında rol alması gerekiyor. Bugün Türkiye’nin en büyük ekonomik sorunlarından biri gün yüzüne çıktı. Sorun çözülmezse sıkıntılı bir süreç gelebilir…”

Dr. Gürlesel Hoca’ya katılmamak mümkün değil. Anlaşılan sorunu çözmek için “bilek güreşi”nden ziyade “yürek yarışı”nın daha mantıklı olacağı kanaatini taşıyorum.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları