Dolar $
32.57
%0.16 0.05
Euro €
34.96
%-0.04 -0.01
Sterlin £
40.74
%-0.12 -0.05
Çeyrek Altın
4007.65
%0.39 15.24
SON DAKİKA
Son Yazıları

Dolarizasyon istikrarın en büyük düşmanı!

26 Ara 2020

Türkiye'nin 1984 yılından itibaren para ikamesine geçmesini takiben resmen dolarizasyon tarihi yazıldı. Daha o yıllardan başlayan sürecin olumsuz etkilerini şimdi "dövize bağımlılık" şeklinde yaşıyoruz.

Dolarizasyonun bugün Türkiye fotoğrafı şöyle:

11 Aralık itibariyle yabancı para mevduat ve fonları toplamı 231,5 milyar dolar... Hane halkının toplam mevduattaki payı 164,47 milyar dolar… Kurumların payı ise 85 milyar dolar…  18 Aralık ile biten haftada ise bankalardaki toplam döviz mevduatı 258 milyar dolara yükselmiş durumda.

1980 öncesinde enflasyon yüksekti ancak sebebi döviz kullanımı yok denecek kadar az olduğundan dolarizasyondan bahsedilmiyordu. 24 Ocak 1980 kararlarıyla kambiyo rejimindeki ayarlamalar, dövizin farklı gayelerle kullanılmasıyla “para ikamesi”ne dönüştü.

Bunun nedenleri olarak; Merkez Bankası tarafından yayınlanan değersiz banknotlar, finansal krizlerin etkisi, makroekonomik istikrarsızlık ve kayıt dışı ekonomi olarak sayılabilir. İlerleyen yıllarda para ikamesi döviz kuru istikrarsızlığına dönüştü.

TL’nin değer kaybıyla başlayan süreçte insanlar gayrimenkul, altın ve dövize yöneldi. Döviz fiyatlarının yükselmesi, üretimin ithalata bağlı olması maliyet enflasyonunu doğurdu. Ürün, mal ve hizmet fiyatlarının artmasıyla da dolarizasyona bağlı hipere dayanan enflasyonla tanışmış olduk.

***

Takip eden yıllarda “ekonominin mihenk taşı enflasyon” o hale geldi ki “dolarizasyon uydusu” olup çıktı. Dolarizasyon tüneline giren Türkiye, elinde bulundurduğu mevcut finansal argümanlarla yeterli kaynak üretemediğinden dış kaynak kullanmak zorunda kaldı ve çıkışı borçlanmalarda aradı.

TL’ye güvensizlik sebebiyle dolarizasyon şirket bilançolarının aktiflerinde döviz varlığı, pasiflerinde döviz yükümlülükleri (borç) şeklinde yoğunlaşmaya başladı. Halk da yüksek enflasyonda varlıklarını korumak veya daha farklı kazançlar elde etmek için dövize ve altına yöneldi. Böylece ülke toptan dolarizasyon batağına saplandı. Döviz fiyatları artarken enflasyon da yükseldikçe yükseldi.

Fiyat istikrarı ve güven ortamı dolarizasyonu en fazla etkileyen değişkenler. Bunların yanında döviz kuru, reel kesim güven endeksi, nominal faiz oranı, risk değişkeni, yabancı faiz oranları dolarizasyonu tetikleyen unsurlar. Dolarizasyon faiz farklarından da ciddi etkileniyor. Özellikle döviz kuru ile enflasyon, para ikamesini tetikleyen öncü sâikler.

***

Enflasyon elbette ekonomi için gerekli. Ancak her şeyde olduğu gibi enflasyonun da bir ayarı olması lâzım. Yüzde 1’lik sürünen enflasyon veya yüzde 3’e kadar olan düşük enflasyon belki bizim gibi ülkeler için “lüks” olabilir. Ancak hiç değilse yüzde 3-8 arası ılımlı bir enflasyonu da hak etmiyor değiliz. Yüzde 8-20 arası yüksek enflasyon bandına girersek “fiyat istikrarı”nda sıkıntılar yaşayabiliriz. Yüzde 20’lik çok yüksek enflasyon ve hiperini de asla istemeyiz.

Bir düşünün… Meselâ yüzde 20 ve üzeri enflasyona artı faiz maliyetlerini koyduğunuzda üretim yönünden sanayi hareket edemez. Halk, yüksek fiyatlar sebebiyle çarşı-pazara çıkamaz hale gelir. Büyümeler daralmaya, işsizlik artışa geçer. Yüksek borçlar kapıya dayanır… Faiz maliyetli enflasyon üzerinde verilen her ücret de daha yüksek enflasyona dönüşür.

Bugün ülkemizde mal ve hizmet fiyatlarında artışlar süreklilik kazanmışsa bunun gerçek nedeni dolarizasyona ve ithalata müptela üretimdir.

Dolayısıyla bugün “fiyat istikrarı”nda sıkıntılar yaşıyorsak bunun ana sebebi; dolarizasyon… Sorun kısa ve orta vadede faiz indirimler ve arttırımlarla da çözülecek gibi görünmüyor.

Merkez Bankamız (TCMB) ve hükümetler enflasyonu mutedil hâle getirmek istiyorsa, dolarizasyon bağımlılığını ne yapıp edip ortadan kaldırmak zorunda.

***

Reel sektörümüzün borçluluk oranı GSYH’in yüzde 74’üne ulaşmışsa ve maliyet enflasyonu manşet enflasyonun yüzde 80’ine hükmediyorsa elbette fiyatlar yüksek seyredecek. Burada önemli olan halen borçluluk oranı GSYH’ye göre yüzde 17 olan hane halkını dolarizasyondan uzak tutmak ama maalesef bugün bu mümkün görünmüyor.  

Mamafih Türkiye ekonomisi, sanayisi, tarımı ve hane halkının dolarizasyon bağımlılığı; döviz fiyatlarının seviyesini yükseltmede itici güç olduğu gibi Türk Lirası’na olan yurt içi ve yurt dışı güvensizliğin de ana kaynağı konumunda.

Şayet çözüm yoluna gidilemezse dolarizasyonun enflasyon yapışkanlığı hiçbir zaman ortadan kalkmayacak. Para ve maliye politikalarıyla verilen çabalar boşa gidecek.

Sorunun çözümü belli…

Ekonomi, ticaret ve hukuk alanında âcil gerçekleştirilmesi gereken yapısal yasal ve gidişatı temelden değiştirecek, kabuğu değil özü etkileyecek; düzenlemeler… Olayı özetle anlatabildiğimi tahmin ediyorum.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları