Dolar $
32.48
%-0.11 -0.03
Euro €
34.72
%-0.72 -0.25
Sterlin £
40.75
%-0.43 -0.17
Çeyrek Altın
3985.41
%-0.17 -6.73
SON DAKİKA

Kuzey Anadolu Fay'ının kanlı yolcuğunda son durak İstanbul

Kuzey Anadolu Fayı, sismolojik olarak bakıldığında Türkiye’nin en önemli tektonik yapısını oluşturur. Bu nedenle üzerinde yüzlerce ivme ölçer ile bu fayı sürekli dinleriz, tüm hareketlerini kayıt ederiz ve önemseriz. Jeofiziksel olarak bakıldığında 1100 km. uzunluğunda parçalı kırıklardan oluşan bir yapısı vardır. Aslında fayın tek parçadan oluşmaması bizim için büyük bir avantajdır zira fayın yarattığı kırılma ne kadar uzunsa açığa çıkan enerji o kadar büyük olacak ve etkilediği alanda yarattığı yıkım ve ölüm de doğru orantılı bir etki yaratacaktır. KAF’ın doğrultu atımlı yapısıyla Amerika’da bulunan San Andreas fayına benzediği doğrudur. Ancak San Andreas fayının uzunluğu 550 km. civarındadır.

KAF’ı bilimsel anlamda ilk ortaya koyan efsane hocamız Prof. Dr. İhsan Ketin’dir.

Şimdi bu fayın batıya doğru yaptığı kanlı yolculuğuna mercek tutmak istiyorum:

1939 yılında genç Türkiye’de demir yolunun ağırlıklı olarak ülkenin dört bir yanını kapladığı bir dönemde, Atatürk’ü kaybetmenin yası henüz taze iken, 27 Aralık’ta soğuk bir kış günü gece saat 01-57’de 52 saniye içerisinde yerin 20 km. altında, daha fazla Arabistan plakasının yukarı doğru bindirme yapmasına dayanamayan Anadolu plakası batı yönünde 360 km kırılarak kanlı yolculuğuna başlamıştır. 7,9 Magnitüdünde gerçekleşen bu deprem, bölgede 32,968 kişiye mezar olurken 60 yıl içinde daha pek çok kişinin ölüm sürecini de sessizce başlatmış oldu.

1942 yılında bu defa Tokat-Niksar’da 7 Magnitüdünde bir deprem olmuş bu depremde yaklaşık 3000 kişi hayatını kaybetmişti.

1943 yılında Tosya-Ladik’te 7,2 Magnitüdünde bir deprem oldu bu defa 2824 kişi hayatını kaybetti.

1944 yılında Bolu-Gerede’de 7,2 Magnitüdünde bir deprem oldu bu sefer 3959 kişi hayatını kaybetti.

1951 yılında Kurşunlu’da 6,9 Magnitüdünde bir deprem oldu bu defa 50 kişi ölürken 3354 kişi yaralandı.

1957 yılında Abant’ta 7,1 Magnitüdünde bir deprem oldu ve 52 kişi hayatını kaybetti.

1966 yılında Varto’da 6,9 Magnitüdünde bir deprem oldu ve 2394 kişi hayatını kaybetti.

1967 yılında Mudurnu’da 6,8 Magnitüdünde bir deprem oldu ve 86 kişi hayatını kaybetti.

1992 yılında yine Erzincan’da 6,8 Magnitüdünde bir deprem oldu ve 498 kişi hayatını kaybetti.

1999 yılında Adapazarı Gölcük’te 7,4 Magnitüdünde bir deprem oldu ve Marmara Bölgesi’nde 17,484 kişi hayatını kaybederken 43,953 kişi yaralandı. Toplamda 133 bin bina yıkıldı.

1999 yılında bu defa Düzce’de 7,2 Magnitüdünde bir deprem oldu ve 845 kişi ölürken 4948 kişi yaralandı.

Bakınız, bu depremlerden sonra Kuzey Anadolu Fayı Marmara Denizi’nin içine dalıp kendini unutturmaya çalışsa da, jeofizik mühendisleri olarak bir dedektif gibi Marmara Deniz tabanına yerleştirdiğimiz ivme ölçerlerle bu seri katil fayı izlemeye devam ediyoruz ancak maalesef, batıya doğru yaptığı bu yolculukta uğradığı her şehri ve ilçeyi kana bulayan, ocakları söndürüp, aileleri yok eden çocukları öksüz ve yetim bırakan bu fayın aslında hiçbir suçunun olmadığını itiraf etmek istiyorum. Çünkü deprem doğanın kendisini yenilemek için gerçekleştirdiği bir dizi enerji aktarımı olayıdır ve olmasını engelleyemeyiz. Ancak üzülerek belirtmek isterim ki, bu fayın batıya doğru gidiş hareketini öngörüp deprem dirençli şehirler yapamadığımız için binlerce İnşaat Mühendisi ve Avrupa’nın tamamından daha fazla yerbilimciye sahip olan ülkemiz de maalesef bizler suçluyuz. 

Bu işi ciddiye almayan ve bu işe bütçe ayırmayıp çözüm için gerekli kararlılığı göstermeyen politikacılar da ayrıca sorumludur…

Artık bu fayın bir sonra ki kırılma için hangi şehrin kapısını çaldığını biliyoruz. Ancak maalesef bu kadim şehrin askerleri olan binalarının böylesine ciddi bir savaşa hazır olmadığını görüyorum ve bir yer bilimci olarak üzülmeye devam ediyorum.

Şimdilerde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için kıyasıya bir seçim yarışına şahit oluyoruz.

İstanbul’un deprem dönüşümünü, gerçekten yapacağına inandığınız aday kimse, lütfen onu seçin, zira Kuzey Anadolu Fayı’nı keşfeden efsane hocamız Prof. Dr. İhsan Ketin’in de söylediği gibi “Kuzey Anadolu Fay hattını buldum ancak derdimi anlatacak bir politikacı bulamadım…”