Bingöl Üniversitesi bünyesinde, 17-19 Kasım tarihleri arasında aralarında Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar'ın da katılımıyla bal şûrası ve fuarı gerçekleştirildi. Şûra ve Fuarı önemli kılan şey, bu alanda ilk kez yapılıyor olması ve bu düzeyde birçok bilim adamını, devlet adamını, STK ile iş çevrelerinden kişileri bir araya getirmiş olmasıydı.
Filistinli Direnişçiler tarafından başlatılan Aksa Tufanı harekâtı ile İsrail kendini hiç ummadığı bir cehennemin içinde buldu. 1948 yılında sırtına aldığı batının desteği ile gasp ettiği topraklarda devletleşerek zulümlerini meşrulaştıran İsrail terör devleti, 75 yıldır bulduğu her fırsatta mazlum Filistin halkına zulmü reva gördü.
7 Ekim'de Filistinli direnişçiler tarafından İsrail hedeflerine yönelik yapılan saldırılar ile İsrail'in, taburları gibi bütün "efsanevi" algıları da yok edildi. 75 yıldır süregelen bu savaşta ilk defa saldıran taraf İsrail değil, Filistinli direnişçiler oldu.
Normalde bu haftaki köşede bir önceki haftanın konusunun devamı olacaktı. Ancak Filistinli direnişçilerin İsrail'e karşı başlattıkları Aksa Tufanı harekâtı nedeniyle o konu şimdilik başka zamana bırakmak daha uygun olacak. Dünyanın ve bizim de gündemimizi bir anda değiştiren Filistinli direnişçilerin varlık mücadelesine değinelim istedim.
Bir ülke düşünün: Bütün zıtlıklara sahip olmasına rağmen, tarihiyle çağdaşlığın buluştuğu bir ülke olarak hem geleneksel hem de modern değerleri bünyesinde barındırsın. Bunun yanında zengin kültürel geçmişe sahip olsun ve Asya, Avrupa, biraz da Afrika'nın bir parçası olmanın getirdiği çelişkilere sahip olsun. Yani hem Doğunun anlayışına sahip olsun; hem de Batının değerleriyle yaşasın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM'nin 78. Genel Kuruluna katılmadan önce havalimanında düzenlediği basın toplantısında Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerine yönelik sarf ettiği "Gerekirse Avrupa Birliği ile yolları ayırabiliriz" cümlesi ve ardından Bahçeli'nin "AB ile müzakere defteri, açılmamak üzere mutlaka kapatılmalıdır. Bizim için AB bitmiştir." açıklaması, Türkiye ile AB ilişkileri tamamen kopacak olarak yorumlandı. Peki gerçekten ilişkiler koparılabilecek kadar basit bir bağ ile bağlı mı, ekonomik açıdan bir bakalım.
Ermenistan tarafından 1991 ila 1993 yılları arasında sistematik olarak işgal edilen Dağlık Karabağ bölgesi, 2020 yılına kadar bu ülkenin kontrolü altında kalmaya devam etti. 2020 yılında Azerbaycan ile Ermenistan güçleri arasında meydana gelen II. Karabağ Savaşı, Türkiye'nin de askeri desteği ile Azerbaycan'ın kesin zaferi ile sonuçlandı. Azerbaycan bu savaşın sonunda, Dağlık Karabağ'ın önemli bir kısmını geri aldı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın sunumu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması ile 2024-2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program bu hafta kamuoyu ile paylaşıldı.