Dolar $
32.58
%0.15 0.05
Euro €
34.73
%-0.06 -0.02
Sterlin £
40.37
%-0.58 -0.23
Çeyrek Altın
4107.9
%1 40.09
SON DAKİKA

Matrix Felsefesi ve Metaverse

Tüm bu yaşadıklarımız aslında ne anlama geliyor? Etrafımızdaki her şey gerçekten var mı yoksa biz tüm bu olup biteni beynimizin içinde kurgulayıp yaşıyor muyuz?

Matrix 1999 yılında aslında bu kaygıları farklı bir boyuta taşımış ve bambaşka bir süreci başlatmıştı.

2022’de yaşadığımız her şeyi, teolojik açıdan dogmatik olarak kabul etmek istemeyen insanların peşinden gittikleri bir felsefe matrix.

Matrix filmi aslında bizlere Platon’un mağara benzetmesine yakın, belki de onun aynısı diyebileceğimiz yakınlıkta anlamlar aktardığını söyleyebiliriz. Platon’un mağara benzetmesinde; insanlar bir mağara kapısına arkası dönük bir şekilde oturur ve mağaranın içine giren ışık sayesinde duvarda oluşan insan ya da insanların taşıdıklarının gölgelerini izlemektedirler. Fakat bu insanlar zincirle bağlıdırlar. İçlerinden birisi ise kurtulur. O gölgelerin kaynağının ne olduğunu görür ve içeridekilere anlatır. Fakat içeridekiler için gerçek o duvardaki görüntülerdir. Aslında Platon’un ortaya çıkardığı nesneler ve idealar evreni, Matrix’in bağlantıları arasındadır. Platon’un yaratmış olduğu mağarada bulunan insanları, Matrix sistemi içinde yaşayan, sıradan ve farkındalığı oluşmamış insanlar olarak tanımlayabiliriz. Zinciri ise, bu sistem içinde bulunan insanların sınırlanmasını ve belirli bir kurallar bütününe uygun şekilde yaşamalarını sağlayarak insanların düşünce özgürlüğüne ket vuran bir engel olarak yorumlayabiliriz. Gölgeler ise, bu doğrultuda, hiçbir zaman sorgulanmayan ve mutlak itaate uygun olarak benimsetilen doğrulardır. Yani Matrix’in sorgulanmayan düzeninin doğru olması gibi.

 Matrix, Lacan’cı bakış acısıyla sanal simgesel düzene karşılık gelmektedir; yani “Büyük Öteki”dir daha basitçe açıklamak gerekirse. Gerçekliğin biz insanlar için şekillendirildiği bir ağ yapı olarak da düşünebiliriz. Özne, burada sadece piyondur; kuralları koyan ve onu yöneten bir yaratıcı vardır. Özne, burada hareket eder ve kendi ettiğini sanır; fakat gerçek şudur ki, özne, simgesel düzen tarafından hareket ettiriliyordur. Olay tamamen George Orwell’ın “Big Brother is Watching You” kurgusu gibidir. Matrix’in ne olduğu arayışındaki Neo içinse cevap şöyledir: “Matrix her yerde, etrafımızda, şu anda, bu odada, pencereden baktığında görürsün ya da televizyonu açtığında, işe gittiğinde hissedersin ya da bir kilisede, vergini öderken. Gerçeği görmemen için dünya, bir perde gibi önüne çekilmiş sanki”. Burada aslında gerçek, bu sistem içinde bir köle olduğunun gerçeğidir. Morpheus devamında şunları söyler: “Belirli bir kalıba doğdun, tadını alamadığın, dokunamadığın, koklayamadığın bir hapse. Aklın için bir hapse.” Morpheus, Matrix’in kimseye anlatılamaz bir şey olduğunu sadece kişinin kendisinin görebileceği bir yer olduğunu belirtir. Bu diyalogun sonunda iki seçenek vardır; biri “kırmızı hap”, diğeri “mavi hap”tır. Ya sistemin içine geri dönecek, gündelik o rutin hayatına, ya da Alice’in harikalar diyarına geçtiği o tavşan deliğinin nereye kadar gittiğini görecektir.

Daha fazla detaya girmek istemiyorum,  tam o anda odamdaki telefon çalıyor… 

Telefonu kaldırıyorum ve Matrix’deyim…

-Morpheus, Matrix’in felsefesini anlamaya çalışan bir hayranın olarak sormak istiyorum, gerçeği nasıl tanımlarsın?

Yabancı, eğer hissedebildiğin, koklayıp, tadıp, görebildiğin şeylerden söz ediyorsan, gerçek, beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır. Yaşanılan dünyayı ‘Matrix’ olarak tanımlarız.  

Gerçek dünya ise aslında ‘gerçeğin çölüdür.’ Matrix kontrol demektir, insanların doğmadığı, üretildiği ve bu üretilen insanlar üzerinde mutlak kontrolün olduğu bir düzendir. Gerçeklik algısını çarpıtmak için yaratılan bir gerçektir Matrix.”

Bence asıl sorman gereken şey, yaşadığımız şu anki hayat, bir yaratıcı (architect) tarafından belirli bir düzenin içinde sistematik, sorgusuz, sorunsuz ve mutlak itaat içinde yaşamamız için bahşedilmişse, ya da bu beden tıpkı gerçek ile Matrix arasında yolculuk yaparken bağlanan o kabloya bağlıysa ve biz aslında şu an gerçek hayatı yaşamıyorsak, böyle olmadığını yanlışlayabilecek bir argümanın var mı?

Yoksa sende diğerleri gibi dogmatik teolojilerin kurbanı mısın?

Susuyorum…

-Peki, Metaverse hakkında ne düşünüyorsun?

Bu teknoloji yeterince geliştiği takdirde, insanlar edindikleri sanal gerçeklik cihazları sayesinde alışveriş yapma, konsere gitme, sinemaya gitme, kafede zaman geçirme gibi pek çok eylemi fiziksel bir çaba harcamaksızın yapma fırsatına erişeceklerdir. 

Yani, mütevazı olmama gerek yok, yakında herkes benim haklı olduğumu anlayacak, yabancı…