Dolar $
32.45
%-0.19 -0.06
Euro €
34.71
%-0.75 -0.26
Sterlin £
40.55
%-0.61 -0.25
Çeyrek Altın
3989.77
%-0.06 -2.41
SON DAKİKA

Sebahattin Ali'nin 'Kürk Mantolu Madonna'sı ve Türkiye?

Sevdiğim yazarlarda hep kendimden bir parça ararım . Sebahattin Alinin büyük babasınında tıpkı benim gibi çocuk yaşta Trabzon'dan İstanbul'a geldiğini okuduğumda içimde ona karşı olan ilginin daha da arttığını hatırlıyorum.

Üstad, Aziz Nesin'le beraber Markopaşa dergisini çıkardığı dönemde, Markopaşa ilk üç sayısında tırajını artırarak yayın hayatına devam etti. Daha sonra da mizahî yönünden çok siyasi yönüyle tartışmalara neden oldu. İlerleyen dönemlerde dergide çıkan ve çoğu imzasız olan yazılardan ötürü derginin sorumluluğunu üstlenen Sabahattin Ali'ye davalar açıldı . Davaya konu olan yazılardan biri dışındaki yazılar Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'a aitti; fakat derginin sorumlusu olduğu için Sabahattin Ali hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul ve Paşakapısı Cezaevi'nde bir süre yatan yazar, 10 Eylül 1947 tarihinde tahliye oldu . Yine bu dönemlerde Markopaşa kapatıldı, bunu takiben de Merhum Paşa ve Malum Paşa gazeteleri çıkartıldı. 

Sabahattin Ali, Markopaşa dergisinde yazdığı yazılarında yabancı sermayelerin Türkiye'de ikinci kapitülasyonlar dönemini başlatacağını ve ülke bağımsızlığını etkileyeceğini; niteliksiz yöneticiler ve yarı aydınların kendi çıkarları için ülkeyi Amerikan ve İngiliz emperyalizmine peşkeş çekeceğini ve bunun tehlikeli sonuçlar doğuracağını söyleyerek millet idaresine dayalı nitelikli politikalar üretilmesi gerektiğinden bahsetti. 

Bu konudaki bir görüşü şu şekildedir:

«Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun. (...) Biz istiyoruz ki, bu topraklar ve onun üzerinde yaşayan insanlar, hiçbir yabancı devletin oyuncağı olmasın. (...) Dünya işlerinde politikamız, şunun bunun kölesi gibi peşinden gidilerek değil, bu milletin selametini en iyi sağlatacak yolları müstakil olarak seçmek şeklinde kendini göstersin.»

Sebahattin Ali’nin pek çok önemli kitabı filmlere konu olurken, yazdığı şiirlerden , en çok dinlenen şarkılar bestelenirken, 41 yıla sığdırdığı hayat mücadelesinde ‘Kürk Mantolu Madonna’ kitabının, pekte okumayan edebiyatı önemsemeyen insanların çoğunlukta olduğu Türkiye’de neden bu kadar çok beğenildiğini merak ediyorum?

Daha fazla uzatmayarak zaman makinamı çalıştırıp 1943 yılına gidiyorum. 

-Üstadım üzülerek söylüyorum basına karşı yapılan baskıcı, hoş görüden yoksun, mizahı cezalandıran yaklaşım gelecekte de tüm dünyada devam ediyor üzülme, ben seni anlamaya çalışan bir hayranın olarak 78 yıl sonradan, gelecekten geliyorum. Biliyorum anlatması biraz güç ancak bir rüya gördüğünü düşünebilirsin.

-Peki benden ne istiyorsun yabancı?

-Biliyorsun Türkiye’de insanlar kültürlü gözükmeyi severler ancak iş okumaya gelince bu meşakkatli yolda yürümek onlara sıkıcı ve zor gelir . Gülmeyi severler ancak iş gerçekleri mizah yoluyla anlatmaya gelince bu durum bazı çevreleri rahatsız eder. Sende tıpkı Aziz Nesin gibi Rıfat Ilgaz gibi mizah yoluyla gerçekleri anlatmaya çalışarak bir nevi insanları uyandırmaya çalışıyordun ancak maalesef söylediklerin bazılarının hoşuna gitmedi…

Üstad bir sigara yakarak yüzüme bakıyor ve benim kim olduğumu anlamaya çalışıyordu?

-Ben bu gün siyasi mevzulara girip haklı haksız konularına değinmek istemiyorum. Merak ettiğim konu; Kürk Mantolu Madonna kitabını yazarken aslında ne anlatmak istedin?

Sigarasından bir nefes çekip gözlerimin içine baktıktan sonra,

-‘Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... 

Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?’

-Haklısın…

-Haklı olmak istemiyorum yabancı, hiçbir insanı tanıdığını düşünüp ön yargılı davranma, içinde hangi fırtınaları barındırdığını, kim bilebilir ki?

Ve son tahlilde yabancı;

‘Herkese içindeki iyilik kadar, iyi bir hayat dilerim…’