Küresel enerji dönüşümünde offshore rüzgar santralleri, yalnızca çevresel sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda ekonomik ve jeopolitik güç parametreleri bakımından da stratejik bir alan hâline gelmiştir.
Enerji yoksulluğu yalnızca ekonomik bir eksiklik olarak değil; insan hakları, toplumsal eşitlik ve küresel adalet açısından da kritik bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Günümüz dünyasında enerji altyapısı, dijital ağlar ve küresel iletişim sistemleri, görünmez ancak son derece güçlü bir tehdidin gölgesinde faaliyet gösteriyor:
Elektrik piyasası uzun yıllar merkezi üretim ve dağıtım yapısıyla şekillendi. Ancak dijitalleşme çağında bu yapı köklü biçimde dönüşüyor.
Avrupa'nın enerji dengesi, 2022'de Ukrayna savaşının patlak vermesiyle ciddi bir sarsıntı yaşadı. Savaş öncesinde Rusya, Avrupa'ya doğalgazın yaklaşık %40'ını sağlıyordu.
Dünya, enerji kaynaklarının tükenişine karşı çareyi yeryüzünde ararken, Japonya gözünü gökyüzüne dikti.
Efendim, dünyada büyük bir değişim yaşanıyor. Herkesin dilinde "temiz enerji", "yenilenebilir kaynaklar", "çevre" gibi süslü laflar var. Ama perde arkasında dönen oyun çok daha başka. Doğa ve iklim hedefleriyle sunulan politikaların, aynı zamanda büyük bir ekonomik rekabet alanına dönüştüğü görülüyor.
Küresel ısınmanın en dramatik sonuçlarından biri, son yirmi yılda Kuzey Kutbu'nda yaşanan hızlı erime süreci oldu. Ancak bu iklimsel kırılma, yalnızca çevre açısından bir alarm değil; aynı zamanda yeni bir enerji ve egemenlik yarışının da başlangıç noktası hâline geldi.