Ülkemizde hızla artan nüfus, dışardan gelen göç, deprem riski, eskiyen konutların yenilenmesi ve kentsel dönüşüm gibi faktörler yeni konut ihtiyacını her zaman gündemde tutmaktadır.
Türkiye ekonomisinin lokomotifi ve stratejik öneme sahip olan gayrimenkul sektöründe son yıllarda hızla artan konut fiyatlarına rağmen sektöre olan talep yükselerek devam ediyor.
"Ev almak için doğru zaman mı" sorusu, konut alıcıları ve yatırımcılarının sıkça sorduğu ve gayrimenkul piyasasında büyük önem taşıyan bir sorudur.
Ülkemizde konuta olan talep içerisinde bulunduğumuz yılın ilk 9 ayında 1 milyona dayanmış durumda. Konut satışları hane halkı sayısı ve nüfus artışından daha fazla olmasına rağmen Türkiye'de ev sahipliliği oranı giderek düşüyor. Bu durum konutun bir yatırım aracı olarak tercih edildiğini ve hali hazırda ev sahibi olanların birden fazla konut sahipliğinin arttığını işaret ediyor.
İnsanların beslenme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarından biri olan barınma ihtiyacının toplumun beklentilerine uygun olarak karşılanabilmesi için erişilebilir konut üretiminin arttırılması gerekmektedir.
Türkiye'nin lokomotifi olan inşaat sektöründe maliyetlerinin artması, konut fiyatlarının hızla yükselmesi, kredilerin kısıtlanması ve yabancı talebinin azalmasıyla piyasa durma noktasına geldi.
Dünyada pandemi süreci sonrasında konut fiyatlarının en fazla arttığı ülkeler arasında Türkiye ilk sıralarda yer aldı. Ancak son on bir aydır ülkemizde konut fiyatları enflasyonun altında kalarak reel bazda gerileme eğilimine girdi.
Türkiye ekonomisi için çoğu zaman bir kaldıraç görevini üstlenen İnşaat Sektörü oluşturduğu katma değer ve istihdam olanaklarıyla Türkiye ekonomisinin yaklaşık %30 unu oluşturmaktadır. Lokomotif sektör olan ve büyük bir istihdam kaynağı sağlayan inşaat sektörü içerisinde konut üretimi önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye'de konut üretimi yurt içi inşaat sektörü üretiminin yaklaşık yüzde 60' nu oluşturmaktadır. Ülke içerisinde konut talebinin yüksek olması inşaat sektörünü doğrudan etkilemektedir.