Dolar $
32.4
%-0.25 -0.08
Euro €
34.75
%0.01 0
Sterlin £
40.8
%0.39 0.15
Çeyrek Altın
3948.69
%-0.92 -36.27
SON DAKİKA

Depolamada hidrojen

Avrupa Gaz Altyapı kurumu (Gas Infrastructure Europe -GIE) yer altı hidrojen depolama gereksinimlerini karşılamak için hedefli politika müdahalesine acil ihtiyaç olduğunu ortaya koyan bir rapor yayımladı.

Şimdi bu ne demek?

Avrupa daha yeşil ve daha sürdürülebilir bir enerji geleceğine doğru ilerliyor.

Enerjide müthiş bir dönüşüm var.

Yenilenebilir kaynak potansiyeli hayata geçiriliyor. Rüzgar ve güneş yatırımları, üretimleri artıyor.

Ucunda, bu üretimden yararlanarak sağlanan hidrojen hedefi var. Elektriği yenilenebilirden sağlayarak üretilen hidrojene yeşil hidrojen deniyor.

Bu, hem bir enerji kaynağı hem de depolayıcı olarak kullanılabiliyor.

Türlü depolama yöntemleri arasında, en değerli seçeneklerden biri, hidrojeni yeraltında depolamak.      

Yeraltı Hidrojen Depolamanın (UHS) enerji sistemine önemli faydaları var. 

Yeraltı hidrojen depolamasına yatırım yapmak, elektrolizörlerin esnek bir şekilde çalışmasına olanak tanıyor.

Enerji sistemi maliyetleri en aza iniyor ve sera gazı emisyonlarını ve RES (Rüzgar enerjisi santrali) üretim düşüşünü azaltıyor. Elektrik arz güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunan hidrojen yakıtlı elektrik üretim teknolojilerine hidrojenin sağlar. REPowerEU ile uyumlu 2030 senaryosunda 45 TWh'ye ulaştığını ve net sıfır 2050 senaryosunda ise 300 TWh'ye yakın olduğunu gösteriyor.

Bu, politikacılara açık bir çağrı bir anlamda. Gündüz güneş, gece rüzgar santralleri elektrik üretiminde verimli.

Kullanılmayan lektriğin, hidrojene dönüştürülerek depolanması, enerji verimliliği için de çok değerli.

‘Yeşil hidrojen gelecektir’ sözünü bu yüzden yineleyip duruyoruz.

Güvenli, entegre ve iklim nötr bir enerji sisteminin omurgası, bu yer altı gaz depoları olabilir. Enerji eko sisteminin tüm yöneticileri, bu gelişmeleri dikkatle izlemelidir.

++++++++++

İtalya’nın hidrojen aşkı

Türkiye’den Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği (H2DER)’nin üyeleri arasında yer aldığı bir yapı var: Hydrogen Europe. Avrupa Komisyonunun bu 400’den fazla üyeli yapısı, İtalya’da, “Ulusal İyileşme ve Dayanıklılık Planı” parçası olarak, üretim ve imalatın yanı sıra, karbon azaltılması zor sektörlerde hidrojen kullanımı için, üretimi hedefleyen bazı destek teşvikleri başlattı.

Yani, alüminyum, demir-çelik, çimento, enerji üretimi için yeşil hidrojen üretecekseniz teşvik vereceğim, dedi. Bu, arz ve talebi birbirine bağlayan bir teşvik programı.

H2 Üretimi ve Elektrolizör İmalatı için 100 milyon €.

Azaltılması zor sektörlerde kullanıma dönük H2 üretimi için: 1 milyar €, ikiye bölüm halinde: 

1) Brownfield sanayi alanlarında yeşil hidrojen ve yenilenebilir elektriğin entegre üretimini desteklemek için 450 milyon €.

2) Azaltılması zor sektörlerde hidrojen kullanımına yönelik yatırımları desteklemek için 550 milyon €.

İtalyan hükümeti, yakın zamanda paydaşlara danıştığı 2024'te yaklaşan CfD (Fark sözleşmeleri) planı ile arz ve talebi birbirine bağlamaya çalışacak. Peki plan nasıl çalışacak? Hem yenilenebilir hem de biyojenik hidrojen üretimi desteklenecek. 

H2, sanayi ve ulaşımda azaltılması zor sektörlerde kullanılacak. Hidrojen Vadileri hayata geçiriliyor.

-Puglia Bölgesi'ndeki Yeşil H2 Vadisinde, Brindisi ve Taranto şehirleri yakınında bulunan 2 elektrolizör projesi ve - bağlantılı bir H2 boru hattı.( Buna IPCEI'ler kapsamında 370 milyon € verildi.)

Hala tutarlı bir H2 stratejisi bulunmadığı kaydedilen İtalya’da bu gelişmeler dikkat çekici. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Alparslan Bayraktar, kendi alanlarında olumlu ve ışık tutan değerlendirmeler sağlayabilir. Strateji ve yol haritamızı geçen yıl açıkladık ancak somut olarak atılacak adımlarımız biraz daha hızlı gerçekleşmeli. Mevzuat hala hazır değil ve hidrojene ait özel bir otoritemiz hala kurulmadı. Devamında oluşacak kamu desteği, özel sektörün yapı ve iştahını da güçlendirecektir.

+++++++++

Cenazede sataşma

Bu tatsız başlığın faili, Beşiktaş Kulübü Başkanı Hasan Arat. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) ve TSYD eski başkanlarından Togay Bayatlı’nın cenazesindeydi. Değerli büyüğümüzü bir kez daha saygıyla anarak yaşananları anımsayalım. Arat’ın spor yazarlığının duayeni Atilla Gökçe ile diyaloguna, Milliyet gazetesi spor müdürü Tayfun Bayındır da müdahil olmak zorunda kalır. Eski başkan Ahmet Nur Çebi’nin açıklamalarının yer aldığı içerik nedeniyle önce Gökçe’yi, ardından gazeteyi yalancılıkla suçlar. Müdür Bayındır’ın tepkisi üzerine, parmak sallamaya başlaması, ayrıca tepki görür. Koca Beşiktaş başkanı, bir kez daha iletişimde hasarlı kaza yapar. Oysa Okay Karacan gibi değerli ve yetkin bir iletişimci ile çalışıyor. Kendini profesyonellere emanet edemeyen yönetim zihniyeti, başka örneklerle de karşımıza çıktı, hala çıkıyor. Kibir, yöneticilik uzvu değildir. Atilla Gökçe, Türkiye’de gazeteciliğin yaşayan abidesidir. Milliyet gazetesi, gelenek oluşturmuş saygın bir medya kuruluşudur. Beşiktaş kulübü, Türk sporunun yapıtaşlarındandır. Bu ve benzeri gerçekleri idrak edemeyen yöneticilerin profesyonellere itibar etmemeleri de doğaldır. Ne yazık ki…

++++++++++

Süper Kupa’nın keşkeleri

Şimdi aradan birkaç gün geçti ve Urfa’daki Süper Kupa maçını sakin sakin konuşalım.

-Fenerbahçe U19 takımı oyuncuları, gecenin en masum isimleridir.

-Galatasaray, 100.yıl şampiyonu etiketiyle çıktığı maçta, Süper Kupa için mücadele etmekte haklıdır, kazanmıştır, kutlu olsun.

-Keşke Fenerbahçe takımı sahaya çıkarken, çekilme kararı net bilinirken, U19 oyuncularından kurulu kadro, vakar içinde büyüklerinin sözünü dinleyerek, kendi maçlarından sadece saatler sonra sahaya çıkarken, Galatasaraylı futbolcular “sahaya çıkarken” onları alkışlayabilseydi! “Buradaki varlığınıza saygı duyuyoruz” cümlesi kurulabilseydi!

-Galatasaray Fenerbahçe’nin isyanını görmezden gelmeseydi…

-Fenerbahçe, isyanını Galatasaray düşmanlığı üzerine kurmasaydı…

-Mehmet Büyükekşi ve yönetimi, samimiyet içinde herkesi dinleyebileydi…

-Adil, şeffaf ve hesap verebilir bir TFF hayali, kulüp yönetimleri için de dile getirilseydi…

Çok keşke var…

Ama önce samimiyeti kaybetmeseydik…

Keşke…