İnsanoğlunun en temel motivasyonlarından biri, bir şeyi arzulamak, ona sahip olmayı veya onu gerçekleştirmeyi istemektir. Bu istek, bizi harekete geçiren, çabalamamızı sağlayan ve hedeflerimize doğru yönlendiren güçlü bir itici kuvvettir.
Hayatın bize sunduğu en kesin şeylerden biri, her birimizin yolunun bir şekilde başarısızlıkla kesişmesidir.
Her birimiz, geleceğe dair bir resim çizeriz. Zihnimizde canlanan bu resimler, kimi zaman büyük bir girişimcilik hikayesi olurken, kimi zaman uzun yılların birikimiyle sahip olunacak o hayalinizdeki evdir.
Gündelik hayatın telaşında, kelimelerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Sosyal medya, haberler, sohbetler... Sürekli bir şeyler duyuyor, bir şeyler söylüyor, bir şeyler paylaşıyoruz.
İnsanlık tarihi boyunca "iyi" ve "kötü" kavramları, belki de üzerinde en çok kafa yorulan, tanımlanmaya çalışılan ve yine de tam anlamıyla mutabık kalınamayan meselelerin başında geliyor.
Hepimiz genç kalmanın, enerjik hissetmenin ve yaşamın tadını sonuna kadar çıkarmanın hayalini kurarız.
Geçtiğimiz günlerde TÜSİAD'ın yaşlılık üzerine yaptığı kapsamlı sunum, Türkiye'nin ve dünyanın demografik geleceğine dair önemli ipuçları verdi.
Geçen hafta irade ve orkestrasyonun hayatımızdaki yerine değinmiştik. Bu hafta ise, yaşam kalitemizi derinden etkileyen ancak çoğu zaman farkında dahi olmadığımız, çok daha temel bir katmana inmek istiyorum: genetik yapımız ve genetik gibi hareket eden çevresel faktörler.